YENİ ELEŞTİRİ
Genel amaçları estetik özerklik fikrine dayanır.
Amaçları buna ulaşmaktır.
Estetik
Özerklik: Terim olarak sanatın tarihi ve sosyal belgeye, aklın tanıklığa
indirgenmemesi demektir. Marksizm ve Pozitivizme karşı çıkmışlardır. Çünkü
Marksizm ve Pozitivizm edebi eser analizlerinde yazar biyografisi ve tarihsel
hakikatler üzerinde durmaktadır. Hâlbuki inceledikleri eseri yazar
biyografisinden ve tarihsel hakikatlerden ayırmak gerekir. Estetik özerklik,
ilk defa Kunt’un Crituque of Judgement(Hüküm Estetiği) adlı eserinde
buluruz.
Kunt bu esrinde güzelliğin kavrama indirgenmesinin
imkânsızlığı üzerinde durmuştur. Kavramsız güzellikten söz etmiştir. Kunt’un
ortaya attığı bu anlayış edebiyata çıkar gözetmeyen temaşa ya da ilgisiz zevk
olarak yansıdı. Estetik hüküm olarak güzellikten çıkar gözetmemeyi ele alır.
Güzellik içindeki fikirden dolayı güzel değil, güzellik
anlamdan yaşanılan güzelliktir. Şiirden şiir olduğu için zevk alırız.
Benedict Croce, Kunt’un sanat özerkliği fikrini
edebiyata ve sanata uyarlamıştır.
Croce, Estetika adlı eserini yazarken; iki kaynaktan
faydalanmıştır. Bunlardan biri, Kunt’un sanat özerklik fikri diğeri ise;
Hegel’in, sezgici tutumunu benimsedi.
Croce, edebiyat ve sanat ile ilgili görüşlerinin
biçimlenmesinde Kunt’un estetik ir araya getirilmiş fikirler topluluğu otonomi
fikri ve Hegel’in görüşleri de etkilidir.
Croce, bu eserinde ifadeyi vurguladı, kavram ve
muhtevayı ikinci plana itmiş oldu. Güzelliğin kavramsız zevk verdiği görüşüne
bağlı kaldı.
Croce, ifade düzeyi derken yalnızca edebiyatı değil;
bütün sanat eserlerini kast etmiştir. Edebî eserleri bir araya getirilmiş
fikirler topluluğu olarak gören edebiyat incelemelerini iğrenç bulmuştur.
Croce, sezgiye önem vermesi Hegelci, edebi esere
yönelik, muhtevaya yönelik tutumu ise Kunt'çı anlayışa hâkim olduğunun
göstergesidir.
Croce’un estetik görüşlerini şu 3 maddede
sıralayabiliriz:
§
Croce’a göre her sanat eseri belli sınırlara
sahiptir, yegânedir, tektir.
Bir sanat eseri bir
defa yapılır. Bu hususlar edebi eser dikkate alındığında daha da belirgin
şekilde karşımıza çıkar: Croce edebi eserlerin özellikle şirin bir dilden başka
bir dile çevrilemeyeceğini öne sürdü.
§
Croce, ortaya attığı teorilerde ifade düzeyi ve
kavramsallaştırma
İmkânsızlığı
üzerinde durmuştur. Türle ilgili teorilerin tamamını ret etmiştir: Türsel
ayrımları edebi eserin tekliğine ve yegâneliğine bir taciz olarak algılamıştır.
Tür kavramını küçümsedi, türsel ayrımlara dayalı edebiyat analizlerini fantezi
olarak gördü. Kapalı okuma metodunun temelini atmıştır.
§
Croce’un türlere yönelik ayrımları ret etmesi
onun tür teorilerine
Dayanan edebi
akımları da ret etmeye götürmüştür.
20.yy ilk yarısında iki önemli eleştiri akımı gelişti. Bunlar Rus
Biçimciliği ve Yeni Eleştiri anlayışıdır. Bunların iki ortak noktası vardır.
Bunlardan biri Kunt’un estetik özerklik fikri, diğeri Croce’un ifadeyi öne
çıkaran görüşleridir. Bu iki anlayış arsında ki fark ise, Yeni Eleştiriciler,
Kunt’un kavramsallaştırma ve T.S Eliot’ın şiirsellik anlayışını benimsediler.
Buna karşılık Rus Biçimciler, Avrupa-öncü fütüristlerin estetik bakışlarını
benimsediler.
Yeni Eleştiriciler, T.S Eliot ’un görüşlerine sadık kamlılardır. Bu
anlayışında temel ilkesi haline gelmiştir.
Yeni Eleştiriciler, sanatın özerkliği sanatın sosyal, siyasal
düşüncelerden uzak tutulması üzerinde durduğu temel ilkelerden biridir.
Yeni Eleştiriciler, Kunt’un Hüküm Eleştirisi adlı esrinde yararlanmış,
estetik düşüncelerini takip etmiştir.
Yeni Eleştirinin en önemli ismi W.R Wimsatt’tır. The Verbal Lian
adlı çalışması vardır. Bu eserini Kunt ve Croce borçludur.
Wimsatt The Verbal Lian adlı eserinde;
§
Şairin lirik benliğinden söz eder,
§
Eleştirmenleri lirik benliğe saygı duymaya davet
eder,
§
Estetik hüküm anlayışını ortaya çıkarmıştır,
§
Croce’un ifade düzeyini övmüştür,
§
Edebiyat teorisyenlerini Kunt’un ve Croce’un
görüşlerine saygılı olmaya davet etmiştir.
§
Şiirselliğe gönderme yapmıştır.
Wimsatt’ın bu davranışlarında septomatik bir değer vardır. Lirik şiiri
edebi özerkliğin en yüksek formu olarak görmüştür.
Yeni Eleştiriciler, angaje roman anlayışına itibar etmemişlerdir.Angaje
romanı edebi özerkliğe bir saldırı olarak görmüşlerdir.
Yeni Eleştiriciler lirik şiir ya da bireysel şiir görüşlerini altı
madde de özetleyebiliriz:
1.
Şiirin ifade düzeyi üzerinde yoğunlaşmışlardır.
2.
Müphem ve lirik metinlerin kavramsal açıdan
yorumlanamayacağını ifade etmişlerdir.
3.
Lirik metinleri tek okumayla anlaşılmayacak metinler
olduğunu bunların tek anlama indirgenemeyeceğini belirtmişlerdir.
4.
Şiiri sadece kendine has suigeneris bir varlık olarak
görmüşlerdir.
5.
Şiiri tematik olarak veya ana fikirler çıkarılarak
tahlil edilmeyeceğini ifade etmişlerdir.
6.
Edebi eserlerin yegane mukayese edilmemesi varlık
olduğunu,onları siyasi, tarihi,siyasi veya felsefi bağlamda açıklamaya yönelik
her girişimi lirik şiirin doğasına aykırı olduğunu savunmuşlardır.
Edebi eser felsefi, ideolojik, siyasi bağlamda açıklanamaz.Edebiyat
yalnızca edebiyattır.Yeni eleştiriciler Sassure teorisiyle işaretleyeni öne
çıkarmışlardır. Kavramsal bilgiyi değil,estetik bilgiyi öne
çıkarmışlardır.Şiirin ifade yönünü vurgulamışlardır.
İfade düzeyini öne çıkarırsak bu durumda edebiyatı,edebiyat dışı
bağlamlarla açıklamaya yönelik her türlü girişimi dışta tutmamız gerekir.Çünkü
bunlar edebiyatı edebiyattan uzaklaştıracak potansiyel ayrıklardır.Bu
görüşlerin sahibi aynı zamanda Wimsatt’tır.
Teorik görüşlerinde Coleridge ve Croce’un görüşlerine bağlılığını
vurgulamıştır. Wimsatt,bir edebiyat partisi toplamıştır.Yeni eleştiricilerin
çabası bu partiye şiir dışı unsurları sokmamaktır.Çünkü bu partide şairane
özerkliği savunanların partisidir.
Kunt, Croce, Coleride, Wimsatt. Eliot, Emsen gibi teorisyenler şairane ve
sanat özerkliğini savunurlar.Şiir dışı unsurları atmak gerekir.Nitekim bu fikir
diğer anglo-saksın edebiyat eleştirmeni olan İ.A Richards’da belirtir.
Richards, şiirin, sanatın temelinde duygusallık vardır önermesinden yola
çıkar.Bu düşünce Yeni eleştiricilerin tamamı tarafından kabul görmemiştir.
Richards, kendi içinde başlayıp kendi içinde biten ve kendi kendine
yeterli olan bir şiir anlayışından söz etmiştir. Bu tür şiirlerin ahlaki, siyasi
ve dini anlamda heterenom fikirleri yaymada kullanabileceğini söyler. Bu
noktada Yeni eleştiricilerle ayrılmaktadır.
Heteronom: Türlerde ayrılık anlamına gelmektedir. Yeni
eleştiriciler, bir edebiyat inceleme metodu geliştirmişlerdir. Bu metot Kapalı
Okuma Metodu ’dur.
Kapalı Okuma Metodu: Edebi metnin temelde kendi kendisiyle
anlaşılabileceği ön görüsüne dayanır. Fransızların metin şerhi Explication
du text metni ile Almanların Ivverk immente interpretationana adlı
metin ile benzeşir. Her edebi metin ölçülerini kendisi belirler. Dış unsurlar
edebi metni anlamak için yeterli değildir.
Edebi metinde bu dış unsurlar primary(asıl) unsurlar değildir. Bunlar
seconde(ikincil) unsurlardır. Asıl olan ise primary unsurların ele alınmasıdır.
Kapalı Okuma, metni anlamaya yönelik bir teoridir, metni açıklar. Bu
durumda Yeni eleştiriciler, edebiyat ile ne iletilmek istendiği ya da hangi
mesajın anlatılmak istendiği sorusuyla ilgilenmezler. Yeni eleştiricilere kadar
eserin neyi anlatmak istediği sorusu önemliydi. Yeni eleştiri döneminde bu
anlayış ortadan kalmıştır. Yeni eleştiriciler ifade düzeyi üzerinde
yoğunlaşmışlardır.
Cleanth, Brook, Robert, Pen Warren, William Empson gibi Yeni
eleştiriciler şiiri söyleyiş tarzıyla ilişkilendirirler. Edebiyat ile bilim
arasında kesin bir sınır çizmişlerdir. Edebiyatın muğlaklık ve belirsizlikten
ileri gelen bir canlılık sayesinde geliştiğini ifade etmişlerdir.
Ransom, 1940 yılında The New Criticism adında bir kitap
yayınlamıştır. Bu Yeni eleştirinin beyannamesi olarak kabul görür. Ransom, bu
eserinde şiiri mantığın dışında tutmuştur. Ona göre mantıkçılar, genel
gerçekliği amaçlar. Şair bu açıdan mantıkçılara benzemez. Şair kavramsal
ifadeye, bilimsel dengeye dayanmayan belirsizliğin peşindedir. Bu açıdan
bakılırsa Ransom Amerikalı semiyotikçi Charles Moris’in fikirlerinden de
faydalanmıştır.
Moris, sanatı kavramsal tanımlara imkân vermeyen ikonik bir işaret olarak
kabul etmiştir. Ransom, Moris’in bu düşüncelerini benimsemiştir. Ransom,
şairane vukufun peşinden koşmuştur. Ona göre şairane vukuf kavramlar
dünyasından öte bir vukuftur.
Ransom’un bu anlayışı şiiri kavramsal dünya dışında tutması bakımından
Kunt’çı bir anlayıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder