Translate

8 Mayıs 2015 Cuma

ÇOCUK EDEBİYATI-3 (Children's Literature) KPSS "EDEBİ TÜRLER AÇISINDAN ÇOCUK EDEBİYATI"



NOT: BU BİLGİLER ÇOCUK EDEBİYATI İLE İLGİLİ KAYNAKLAR İNCELENEREK DERLENMİŞTİR. BU BİLGİLERİN TÜM HAK SAHİBİ İLGİLİ KAYNAKLARDIR. DİKKATİNİZE.

KOLAY GELSİN

EDEBİ TÜRLER AÇISINDAN ÇOCUK EDEBİYATI

Çocuk Edebiyatı Eserlerinde Halk Edebiyatı Ürünlerinden Yararlanma
            Halk edebiyatının çocuklar için önemini maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:
  1. Türkçenin etkili ve güzel kullanılmasında halk edebiyatı ürünlerinin önemli bir yeri vardır.
a)      Tekerlemeler, ninniler ve halk şarkılarını çocukların etkili ve standart bir dili, dilin ses unsurlarını kullanabilme becerisini kazandırır.
b)     Dili yaratıcı zekâ ürünleri ile birleştirerek kullanma yeterliliği bakımından kolaylık sağlar.
  1. Halk edebiyatı ürünleri, yüzlerce yıllık geçmişe ait olan atasözleri, deyimler, şiirler ve söyleyiş kalıplarını barındırır. Bunlar çocukların iletişim kurma ve anlaşma zeminini oluşturur.
  2. Halk öyküleri ortak kültür unsurlarının gelişmesine ve canlı bir biçimde toplum ilişkilerinde kullanılmasında çocuğa yardımcı olduğu için toplum içindeki dayanışma ve kardeşlik duygusunu geliştirir.
  3. Çocukların kendine özgü tutum ve davranışları ile kültürel kimliklerini taşıyabilmelerini ve içinden çıktıkları topluma sevgiyle bağlı olmalarını sağlar.
  4. Çocukların hayal güçlerinin zenginleşmesine katkıda bulunur.
  5. Sözlü gelenekten kaynaklandıkları için, dil süzülerek berraklaşmış ve sade bir söyleyiş biçimini almıştır.
DÜZ YAZI GELENEĞİNE BAĞLI OLAN HALK EDEBİYATI ESERLERİ
            Halk edebiyatı anlatıları, çocuk edebiyatına kaynak oluşturması bakımından önemlidir. Çocuk edebiyatı sözlü gelenekte de yaşamaktadır. Dönem olarak Tanzimat dönemine dayandırsak da çocuk edebiyatı, sözlü gelenekte yani halk edebiyatı anlatılarında da yaşamaktadır.  Bugün masallar, destanlar, tekerlemeler, bilmeceler, ninniler çocuk edebiyatına kaynak oluşturacak niteliktedir. Masallar, halk öyküleri ile mitolojik unsurlar arasında hem kurgu hem de anlatım bakımından bazı farklılıklar vardır. Masallar genellikle yaşanmamış, yaşanması imkânsız bazı olaylara bağlı olabileceği gibi, yaşanmış ancak sonradan anlatıla anlatıla olağanüstülüklere büründürülmüş bir edebiyat türü olarak karşımıza çıkmaktadır.
            Halk öyküleri ise, özellikle yaşanmış ve zaman içinde sözlü bir gelenek halinde anlatıldıkça içine kısmen olağanüstülükler karışmış eserlerdir. Destanlar ise, bu türlerden tamamen farklı, bir topluma ait özgür değerlerin, evrensel bir fikrin, toplumu ilgilendiren büyük sosyal çalkantıların veya büyük kahramanların hayatlarına ait öz bilgilerin sözlü gelenek halinde halk arasında yaşamasıdır.
Sözlü gelenekte yaşayıp sonradan yazıya geçirilen ve çocuk edebiyatı açısından önem arz eden halk edebiyatı anlatılarını ele alıp inceleyelim.

  1. Masallar
Eneksi edebiyat türlerinden biri olan masallar, sözlü edebiyat türü olarak ortaya çıkmıştır. Masallar özellikle çocuklar için yazılmamasına rağmen günümüzde en çok çocuk edebiyatı türü olarak değerlendirilmektedir.
Çeşitli kaynaklarda gösterildiği gibi masal; olağanüstü olaylarla biçimlenmiş içinde ahlaksal ve dinsel öğretiler barındıran kısa anlatıdır. Masal türü kendi içinde de alt türlere ayrıldığından bu alandaki tanımların sayısı zengindir.
TDK, sözlüğüne göre masal, halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikâye denmektedir. Bu tanımlama bizlere hem masalın kaynağı hem de niteliği hakkında ipuçları vermektedir.
Masallar, henüz sözlü bir edebiyat türü olarak değişik topluluklarda varlığını sürdürürken yöreden yöreye, köyden köye giden masal anlatıcıları, bu türün taşıyıcıları ve temsilcileri olmuştur. Herhangi bir masalı kimin, ne zaman, nerede ve hangi koşullar altında söylendiğini aramak pek anlamlı görünmemektedir.
Masalların kaynağı çoğunlukla mitolojik kökenlerde, antropolojik kökenlerde veya psikolojik kökenlerde aranır. Çoğu araştırmacı, masalların kökenini mitolojide yani abartılmış kahramanların öykülerinde arar. Masallar, gücü, görünüşü veya rastlantılar sonucunda önemli işleri yapmayı başarmış kişileri abartarak gizemli bir öykü oluşturur. Bu nedenle çoğu kişi için masal demek, kaynağını mitsel anlatılardan alan abartılı bir öykü demektir. Bu nedenle çoğu kişi için masal demek, kaynağını mitsel anlatılardan alan abartılı bir öykü demektir. Yine 1. Kunoş gibi araştırmacılar ise masalların belli bir yöreye veya topluluğa ait olduğunu savunur. Buna antropolojik köken demek daha doğru demektir. Kunoş’a göre masallar Hindistan’a dayandırılır. Fakat masalların köken olarak tamamının kökeni Hindistan olarak kabul edilmemektedir. Masalların kökleri İndo-Cermen devrine kadar uzanmaktadır.
Masalları psikolojik köke dayandırma çabaları da vardır. Masalların kaynağının rüya olduğunu savunanlar veya Freud’un öne sürdüğü ve masalların kökünün baskı altına alınmış istekler olduğu açıklamaları vardır.

MASALLARIN ÖZELLİKLERİ
  • Masallar anonimdir, toplumun ortak malıdır.
  • Masallar olağanüstü olaylarla örülüdür.
  • Masallar içlerinde tek yönlü bir ders barındırır ve karşıtlıklardan oluşur.
  • Masal kişileri klişe tiplerdir.
  • Masallar dünyayı ve insanlığı simgeler.
  • Masallarda şiddete ve kötü güçlere sıklıkla başvurur.

Masallar anonimdir, toplumun ortak malıdır.
            Kim tarafından ne zaman nerde anlatıldığı bilinmemektedir. Benzer masalların coğrafi olarak birbirinden ayrı bölgelerde anlatılması şaşırtıcıdır. Masalların anlatılırken ağızdan ağza kültürler arası yolculuk yaptığını ve anlatıldığı kültürün rengine göre biçimlendiğini düşünecek olursak bu durumu anlayabiliriz. Masallar anonimdir, yani yazanı belli değildir. Halkın malıdır. Masallarda olağanüstülüklere yer verilir. Bu masalın halkın yaşamı hakkında bize bilgi vermediği anlamına gelmez. Aksine masallar o dönemin sosyal, siyasal konuları hakkında bize bilgi verebilir.
Masallar olağanüstü olaylarla örülüdür.
            Hangi tür olursa olsun bütün masallarda gerçekten bütün masallarda yoğun bir düş gücü egemendir.  Zaman zaman mantıklı bir olay örgüsüne tanık olduğumuz masallarda bile asıl belirleyici olan, nesnel olayların yanındaki olağanüstü olaylardır.
            Örneğin insanların yüzyıl uyuması, sabır taşlı bir taşın olaylar karşısında çatlaması, efsunlu bir öpücüğün büyüyü çözmesi gibi.  Kimi zaman efsunlu sözlerdir. Büyüler, büyülü olduğuna inanılan sözler gibi. Bu olağanüstü olayların ardında çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleştiremediğimiz şeyleri yapabilme tutkusu yatar.
Masallar içlerinde tek yönlü bir ders barındırır ve karşıtlıklardan oluşur.
            Masallar çoğunlukla alınması gereken bir dersi açıkça sergiler. Okurun ya da dinleyenin masalın anlatıldığı kültür ortamının değerleri doğrultusunda alması gereken dersler, edinmesi gereken erdemler sunar. Bu dersler yalın anlatım biçimiyle ve çoğunlukla iyi-kötü, güzel-çirkin, güçlü-güçsüz, zengin-yoksul, gibi karşıtlıkların birbirleriyle olan ilişkiden ortaya çıkar. Bu karşıt uçların çıkardığı gerilimde okurun taraf tutması beklenir.  Çoğunlukla beklenti olumlu özellikler taşıyan taraftan olur.


Masal kişileri klişe tiplerdir.
Hemen her masalda yer alan kişilerin tek tip diyebileceğimiz özellikleri vardır. Başta iyi yürekli olarak tanıdığımız bir kişi, masalın sonuna kadar bu özelliğini korur. Kötü olarak tanıdıklarımız ise masalın sonuna kadar aynı “kötü” karakterini âdeta bir tutsağıdır. Örneğin Keloğlan, her masalda ve her durum karşısında saf, temiz yürekli, dürüst ve olağanüstü zekice buluşları olan birdir. Ya da ikiyüzlü çizilen bir vezir, her zaman kötülük yapmak üzere programlanmış gibidir. Çünkü bu tiplemeler toplumda tek bir olgunun simgeleri olarak varlıklarını kazanmışlardır. Örneğin, Keloğlan saf ama iyi yürekli insanları simgeler. Kötü dev çıkarcı, açgözlü, kaba güç ile kendini bütün değerlerin üzerinde görenleri temsil eder. Cadılar ise çirkinlikleri ve kötü kalpli olmaları nedeniyle toplum dışı olarak çizilirlerken her zaman acımasız, zalimdir ve güzel, iyi yürekli olanları kıskanan ve onlara karşı harekete geçen tiplerdir. Cadılık kavramı yalnızca Orta Çağ’ın karanlık havasının yarattığı bir olgu değil, aynı zamanda çirkin ve kötünün de simgesi olarak çoğu masalda kullanım alanı bulmaktadır. Bütün masal türlerinde ve örneklerinde var olan roller, kalıplaşmış bir biçimde sunulur. Bu rolleri temsil eden kişilerin karakter özellikleri hiç değişmez ve bunlar bir anlamda toplumun bir yansıması durumundadır. Bu özelliği sayesinde masallar, okurunun dinleyeninin kendisi ile kolay özdeşleşmesini ve yalın bir biçimde aktarmak istedikleri dersin alınmasını sağlar.

Masallar dünyayı ve insanlığı simgeler.
Masallardaki olaylar ve kişiler, sergilendiği biçimiyle her ne kadar olağanüstü, abartılı ve gizemli bir dünyayı anlatıyor olsa bile yine de her yönüyle bizim dünyamıza işaret etmektedir. Çünkü masalın içerdiği bütün kötülükler, gerçek anlamda bizim gerçek dünyamızda da işlenmektedir. Kötü yürekli insanlar, çıkarları uğruna ötekileri yok etmeye uğraşanlar, kendi doyumu için başkalarını yemeye çalışanlar masalların içinde geçmesine karşın bizim gerçek dünyamızın hiç de yabancısı değillerdir. Bu anlamda bakıldığında masalın abartılı anlatım ve simgesel boyutunun amacı, aslında bizim dünyamızda ve bizlerin arasında geçen ilişkileri, yoğun ve simgeci bir anlayışla anlatmak ve vurgulamaktır. Ortaya koyduğu sonuçlar ile de okurların ders çıkarmalarını bekler.

Masallarda şiddete ve kötü güçlere sıklıkla başvurur.
Eğer masallar gerçek dünya ile benzeşme çabasındaysa içinde kötülük ve şiddeti de barındırması son derece doğaldır. Çünkü içinde yaşadığımız dünyada da şiddet zaten her biçimiyle bulunmaktadır. Bunun ötesinde tek yanlı olarak verilmek istenen dersin şiddet öğeleriyle sunulmaya çalışılmasındaki amaç, haklı ve haksız olanı daha iyi ve kesin olarak ayırabilmektir. Bazı masal türlerinin (hem geleneksel hem çağdaş masal) şiddet ve kötü (korku veren) güç öğelerinden bütünüyle arındırılmış olduğu da başka bir gerçektir.       

Masallar yapıları yönüyle olduğu kadar, konuları ve temaları bakımından da kendi içinde gruplara ayrılmaktadır. Batı Avrupa masalları üç gruba ayrılarak incelenmektedir:
a)      Hayvan masalları
b)      Asıl masalları
c)      Fıkralar
Bu üç ana başlık da diğer alt başlıklarla birbirinden ayrılmaktadır.
Hayvan masalları;
a)      Vahşi hayvanlar üzerine kurulmuş masallar,
b)      Evcil hayvanlar üzerine kurulmuş masallar,

Asıl masalları;
a)      Konusunu olağanüstülüklerden alan masallar,
b)      Konusunu söylencelere dayalı masallar,
c)      Aptal ve dev masalları,
d)     Kısa anlatımlı olanlar,
Fıkralar;
a)      Kadınlara ait açık saçık şakaları,
b)      Palavralar

MASALLARIN SINIFLANDIRILMASI

1)      Hayvan Masalları
Hayvan masallarının genellikle kaynağının Hindistan, olduğu ve bütün dünyaya buradan yayıldığı bilinmektedir. Ne var ki konusunun hayvanlardan alan masalların her ülkenin kendi kültürüne dayalı olarak geliştirilmiş olanları da bulunmaktadır. Bu masallar toplumların istek, ihtiyaç ve değerlerinin, olduğunu gibi değil de çarpıcı örneklerle anlatılmasında çok önemli bir yere sahiptir. Bu bakımdan fabllardan ayrılırlar. Zaman zaman uzun bir serüven halinde birbirine bağlı olarak anlatıldıkları gibi, kimi zaman da geleneksel edebiyatımızda olduğu gibi kısa ve çarpıcı unsurlara dayanmaktadırlar. Konusunu hayvanlardan alan uzun bir Alman halk masalı olan Bremen Mızıkacıları’nın yanında Kurtla-Kuzu, Eşekle-Deve, Ayı ile Oduncu, Yılanla Çiftçi gibi kısa ve öğüt verici niteliklere sahip masallardır.
Çocuk edebiyatı alanında hayvan masallarımızdan yararlanmak gerekirse “Şeyhi”nin Harname isimli mesnevisinde, Bursalı Lami’nin Mecmuatü’l Letaif isimli eserinde birçok hayvan masalı bulunmaktadır. Bu masalların özgün olanların çocukların düzeyine uygun hale getirilmesi ve kullanılması eğitim ve öğretim açısından çok önemli ders malzemesi kazanılmasını sağlayacaktır.
Yine halk öyküleri arasında Şahmeran adlı masal uzun bir halk öyküsünden modernize edilmiş ve çağdaş edebiyat içerisinde kullanılmıştır.

2)      Olağanüstü Yaratık Masalları
Masalların bir kısmının konusunu tanımlanmayan canavarlar oluşturmaktadır. Canavarlarla insanlar arasındaki ilişkiye dayanan masallar çocukların ilgisini çekmektedir. Masallarda çatışma unsurları arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır. Güçlü korkut canavarlar karşısında, zavallı, çaresiz insanlar ve onları tehlikeden kurtaran kahramanlar ana tema olarak gösterir. Keloğlan masallarında yer alan Keloğlan ile Cangoloz masalı buna örnektir.
Halk masallarında bulunan motiflerden biri de devlerdir. Zaman zaman devlerin olağanüstü göçlerinden söz edildiği gibi, devlerle insanlar arasında da olağanüstü ilişkilerin kurulduğu görülür. Devlerinde cinsleri ve aileleri, çocukları bulunmaktadır. Onlarda yeri geldiğinde aman dilerler.
Bunlar çocuk dünyasında korkutucu unsurlar olarak olumsuz etki yaratabileceği düşüncesi aklımıza gelse bile, masalın sonundan devlerin de aman dilemeleri, masalın sonunun olumlu olarak bitmesi, bütün zorlukların güçte olsa aşılacağı, sorunların çözümsüz olarak kabul edilse bile çıkış yolunun bulunabileceği konusu çocuklara olumlu mesajlar verebilecek şekilde düzenlenebilir. Bu çocuklarda güçlüklere karşı psikolojik bir direnç oluşturacağı için yararlıdır.




3)      Saf İnsan Masalları
Bu masallar, aslında saf gibi görünen, fakat yaptığı sıra dışı hareketlerle birçok geçeğin ortaya çıkmasını sağlayan kahramanlara dayanan bir anlatım tekniğidir. Masaldan çok, öğüt verici, komik gibi görünen ama aslında içinde insanların alacakları büyük dersler bulunan fıkralardır.
Bu bağlamda Nasreddin Hoca fıkraları önemlidir. Bu fıkralar yaşaması imkânsız olan olaylara dayanarak insanlara ders vermeye yöneliktir. Bu fıkralarda gerçekçi anlatımlar olduğu için ileri yaş grubunda çocuklara verileceği gibi, küçük yaş grubundaki çocuklara verilebilecek sır dışı olayların yer aldığı masalsı anlatımlar bulunmaktadır. Göle Maya Çalma, Bindiği Dalı Kesme, Eşeğinin Üzerindeki Odunları Yakma bu masalsı söyleyiş içindedir.
Keloğlan masallarındaki Keloğlan tiplemesi de aslında saf gibi görünen, fakat insanlara birçok ders veren, zaman zaman halk felsefecisi olarak algılayabileceğimiz tutum ve davranışlar içinde bulunur. Çok önemli öğütler verir.
Masallarımızdaki saf, temiz, bir o kadar da saflığının altında ince zekâ oyunları bulunan insan motifi özgün bir motiftir ve çocukların eğitiminde bir ruhi derinlik ve yetkinlik oluşturmada olumlu katkılar sağlayabilir.

4)      Sihir Büyü ve Olağanüstülüklerden Söz Eden Masallar
Çocuklar büyü ve doğaüstü mucize öykülerini peri masalları olarak adlandırırlar. Bunlar “Jack ve Fasulye Fidanı”nda olduğu gibi devlerden ya da Ayakkabıcılar ve Cinler’de olduğu gibi cinlerden ve cücelerden bahseden öykülerdir.
Geleneksel olarak peri masallarının macera ve romantizm içerdiğini söyleyebiliriz. Sinderella, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Güzel ve Çirkin, Üç Dilek, edebi peri masallarının en önemli olanlarıdır. Bu masalların verdiği mesaj ise kötülüklerin karşısındaki iyiliklerin üstün gelişidir.

MASALLARIN İNCELENMESİ

  1. Anonim Halk Masalları
    • Halk tarafından yaratılıp, ağızdan ağza aktarılarak zamanla değişikliğe uğrayıp 19. yüzyıla kadar gelmiş ve çoğunlukla bu dönemde yazılı edebiyata geçmiştir.
    • Konuları ve temaları genellikle yalındır.
    • Değişik yerlerde değişik kişiler tarafından ayrı ayrı icra edilir.
    • Meydan okuma ve başarma halk masallarının temasıdır.
    • Halk masalları, evrensel nitelik taşıyan durum ve sorunları ele alır.
    • Çocukların karşılaştıkları güçlükler, üvey anne kıskançlıkları, aile üyelerinin birbirlerine gösterdikleri özveri, sevgi, hayatın gülünç yönleri gibi konular ele alınır.
    • Anonim halk masalları ortak dilin en tipik ve güzel özelliklerini taşırlar.
    • Çocukların hem yazı hem de konuşma dillerinin gelişmesine katkı sağlamaktadır.
    • Çocuğun konuşma-dinleme becerisinden okuma-yazma becerisine geçişte önemli bir katkısı vardır.

  1. Edebi Masallar
·         Yazarların kişisel hayal güçlerine dayanarak yazdıkları, halk masallarına benzeyen, ilhamını halk masallarında alan yapma masallardır.
·         Halkın büyük değer verdiği ve görüşlerinden yararlandığı bilgin ve düşünürlerin yanında, inanç önderlerinin yaşayışları ile ilgili olarak anlatılan velayetname, menakıp, söylenceler bu gruba dahil edilir.
·         Olağanüstülüklerle doludur fakat bunlardan da ders alınmasına yönelik masallardır.
·         Edebi masallar kolektif bilincin edebi yansıması olarak adlandırıldıklarından, her yaş grubu insana seslenir ve bu nedenle evrensel bir kültür unsuru olarak diğer toplumların beğenilerine de sunulmalıdır.

Edebi masallara örnek olarak İslamiyet öncesi ve İslamiyet dışı metinler karşımıza çıkmaktadır. Altun Yaruk, Prens Kalyanamkara ve Papamkara gibi metinlerin bir kısmı ise özgün öykülerden örnek olarak alınmış, masal motifleri ile süslenmiş eserlerdir. İslamiyet sonrası yazılanlara gelince, Mevlana’nın mesnevi’sinde yer alan hayvan öyküleri ile diğer masal motifli öğüt verici öyküler yazıya geçirilmiş eski metinlerdir. Yine Şeyhi’nin Harnamesi, Dasıtan-ı Ahmed Harami, Gazavatnameler, Battalnameler, Lami’nin Mecmuatü’l-Letaif, İbn-i Sina Öyküleri, Muhayyelat-ı Aziz Efendi gibi birçok çalışma edebi masal türü içinde değerlendirilebilir.

HALK MASALLARININ YAPI ÖZELLİKLERİ

Batı Masallarının Yapı Özellikleri
Batı masallarının ortak kurgu özellikleri üzerinde değerlendirme yapan Propp, masallardaki eylemlerin daima birbirine büyük bir yakınlık gösterdiklerini, ancak kahramanların ve onların kullandıkları araçların değiştiğini, bununda masalların tamamında yapısal bir bütünlük oluşturduklarını ortaya koyar.
V. Propp masallarda 31 temel işlev belirlemiştir. Bu işlevlerin tamamında birbirinden farklı olay örgüleri bulunmaktadır. Propp’un belirlediği masalların bu yapı özellikleri çocukların algılama düzeyleri ile doğrudan yakınlık gösterdiğini söyleyebiliriz.  Propp’un çalışmaları doğrultusunda Rus masallarında olduğu gibi, batı masallarında da bu yapının genellikle var olduğu görülmektedir. Bunlar:
  • Saldırgan Kahramanlar: Çatışmanın olumsuz yönünü oluşturacak iyilerle kötüler arasındaki çatışmayı ortaya çıkarır.
  • Bağışlayıcı Kahramanlar: Olayların sonuçlanmasında hedef nesne ve noktaya gidildiği zaman bunu kahramana veren kişi veya şey.
  • Yardımcı Kahramanlar: Zor işin başarılmasında kahramana yardımcı olan sadık dost
  • Aranılan Kişi: Yanlış anlaşılmalar sonucu meydana gelen karışıklıklar karşısında bu karışıkları anlayarak son anda çözüme katkı bulunan kişi.
  • Gönderen Kişi: Kahramanı başarılması gereken iş için görevlendiren kişi.
  • Asıl Kahraman: Duygusal bütün bağlılığı elinde bulunduran, hayranlık, üzüntü, acıma, mutluluğa sevinme gibi bütün duygusal unsurları bünyesinde taşıyan kişi.
  • Düzmece Kahraman: Kahramanın yerine geçen veya yanlışlıkla kahraman olarak algılanan, bu yüzden kahramanın acı çekmesine, haksızlığa uğramasına sebep olan kahraman.

Masalların tamamında bulunan üç temel özellik şunlardır:
  • Sürekli Değişme: Birbiri peşi sıra zaman, heyecan, ilgi ve merak uyandırıcı olayların bulunması ve geniş bir zaman diliminin hızla geçilerek olayların üst üste hızla yığıldığı bir yapının ön plana çıkması.
  • Derinlik (Gizem): Olayların karmaşık bir yapı göstermemesine rağmen anlatılanların birleşmesi ile birlikte derinliğin ortaya çıkması önemli. Olağanüstü olaylar, canavarlar ve ortaya çıka tesadüfe dayalı olaylar anlatıma gizem katar, bu durum da her yaştan okurun dikkatini çeken bir durumdur.
  • Tekrarlar: Benzer durumların ve olayların birbiri içinde gittikçe gelişerek tekrar edilmesi, masalın mesajının gücünün artırılmasına, masalın kolay anlaşılmasına ve zevk alınmasına katkı sağlar.

Türk Masallarının Yapısal Özellikleri
Türk masallarının yapısal özellikleri Batı masallarının yapısal özelliklerinden farklılık göstermektedir. Bu farklılığı şu şekilde sıralamamız mümkündür:
  1. Tekerleme Bölümü
  2. Asıl Masal Bölümü
  3. Sonuç

1-      Tekerleme Bölümü
·         Anlatıcının dinleyiciyi masala hazırladığı bölümdür.
·         Giriş ve döşeme olarak adlandırılmaktadır.
·         Bu bölümün uzunluğu ortama ve anlatıcının ustalığına bağlıdır.
·         İçlerinde anlam zenginliği bulunan özlü söz ve atasözlerinin sağladığı düşünce zenginliğini ifade eder.
·         İçinde taşıdıkları mizah unsurlarıyla insanları güldürerek asıl konuya çekmeye yönelik bölümdür.
·         Çocukların dinleme ve konuşma becerilerini gelişmesine katkısı olur. (6–8, 10–12, 13–15 yaş grubu)
·         Çocuklarda dil becerilerinin ve geliştirilmiş eğitim unsurlarının olumlu alışkanlık haline getirilmesine katkı sağlamaktadır.(6–8 yaş grubu)
·         Türkçe bazı anlam yapılarının, cümlelerin, Türkçenin dil özelliklerinin, sık sık yapılan tekrarlarla öğrenme alışkanlığı kazandırılarak çocuğun psikomotor becerilerinin gelişimine katkı sağlar. (6–8, 10–12, 13–15 yaş grubu)
·         Bilinç akışı yönteminin ilk biçimlerini içinde barındırmaktadır. (10–12,13–15 yaş grubu)
·         Tekerlemeler anlatılanların bir masal dünyası olduğunu sık sık vurgulanmak üzere kurgulanmıştır.
·         Olması imkânsız durumlar, gerçek olaylarla birleştirilir.

2-      Asıl Masal Bölümü
·        Masalın temelini oluşturan olayların anlatıldığı bölümdür.
·        Bu anlatımda okuyan ve dinleyen için mantıklı geçişler yapılır.
·        Anlatımda olaylar belli bir düzen içerisinde verilir. Bu düzeni sağlayan geçişlerdir.

3-      Sonuç Bölümü
·         Masalın bitirildiği bölümdür, kötülerin cezasını bulduğu, iyilerin mutluluğa erdiği bölümdür. Dinleyici ve okuyucu çoğunlukla bu bölüme hazırlanmaz.




Eğitimde Masal

Özellikle okulöncesi dönem çocukları masal dinlemekten hoşlanırlar. Yukarıda çocuğun dünyası ile masal dünyasının kesişim noktaları belirtilmiş ve çocukların masallar ile nasıl yakınlaştıkları anlatılmıştı. Masalların içindeki olay dokusunun zenginliği, iyilerin kötü güçleri çoğunlukla yenmesinin yarattığı olumlu hava, serüven ve savaşım yükünün bulunması masalı çocuklar için ilginç kılıyor. Bütün bunların ötesinde masallar, gizemli bir dünya yaratıyor. Okuyan ya da dinleyenin dikkati ve merakı kamçılandığından bu gizemli dünya neredeyse hemen herkesi içine çekiyor. Bütün tartışmalara karşın bu denli olumlu özellikler içeren masalların çocukların eğitiminin her aşamasında ağırlıklı olarak kullanılması, çocukların düş güçlerini zenginleştirip onlara hoş zaman geçirtmekle kalmayacak, onların dil ve duygu gelişimlerine de katkıda bulunacaktır. Ayrıca titizlikle seçilmiş masallar, okumaya yeni başlayacak ya da başlamış çocuklar için iyi bir okuma malzemesi de oluşturmaktadır. Bu çerçeve içinde düşünüldüğünde masalları eğitimin çeşitli kademelerinde kullanmak, olumlu ve gerekli bir girişimdir. Ancak bunun için yaratıcı alıştırma biçimlerine, iyi yetişmiş öğretmenlere, bilinçli düzenlenmiş programlara ve kitaplara gereksinim duyulmaktadır. Eğitim sistemimizin bu anlamda tam bir açılım sağladığını söylemek zor. Bu nedenle özellikle okulöncesi çocuklar ile yapılacak masal çalışmaları için bazı önerileri ana çizgileriyle şöyle sıralayabiliriz:
  • Öncelikle nitelikli masalların öğretmenler veya anne babalar tarafından titizlikle seçilmesi şarttır. Yoksa beklenen etki, yukarıda da belirtildiği gibi, tam tersine dönebilir.
  • İyi bir anlatıcı/okuyucu, çocuk ile masal arasında yapıcı ilişkiler kurulması açısından zorunludur.
  • Masal sunumundan önce ve sonra yapılacak çalışmalarda, çocukların düşüncelerini özgürce dile getirmelerine olanak sağlamak gerekir. Böylece çocuğun alımlaması denetlendiği gibi onun düşüncelerinin de önemli olduğu kendisine sezdirilmiş olur.
  • Masallar konusunda yapılacak alıştırmaların yaratıcı olmalarına dikkat edilmelidir. Örneğin bilinen veya daha önceden okunmuş bir masalın çocuklara anlattırılması, masalın yarıda kesilerek sonunun çocuklar tarafından anlatılmasını sağlamak, gerçek yaşamla masal arasında ilişki olup olmadığı gibi konularda tartışmalar açmak vb. Aslında böylesi yaratıcı çalışmalar her metin türü için yapılabilir.
  • Okulöncesi çocukların eğitiminde gerçekleştirilen öteki etkinlikler ile masal çalışmaları bütünleştirilebilir. Örneğin resim dersinde, masalın içindeki bazı öğelerinin resimlerinin yapılması istenebilir. Böylece ilgili olgu hakkında her çocuğun kendi alımlaması su üzerine çıkacaktır. El işi etkinliklerinde de benzer çalışmalar yapılabilir. Kukla ve bez bebek, karton şekiller öğretmenlerin yardımlarıyla gerçekleştiğinde masallarda geçen kişiler somutlaştırılabilir. Böylece bir düş ürünü olan masalların içindeki nesne ve olayların çocukları n düş güçleri aracılığıyla somutlaşması gerçekleşir. Bu da çocuğun kendini gerçekleştirmesi, düş ile gerçek arasında yaratıcı ve yapıcı köprüler kurması açısından yararlı çabadır.

Edebiyatımızda Çocuk Masalları
Yukarıda değinilen nedenlerden dolayı masal, çocuk edebiyatının bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır. İlk derlendiklerinde çocuklar için uygun olmayan masallar, çocuklar için uyarlandıktan sonra çocuk edebiyatının bir parçası olur. Bu gerçek, yalnızca Türk masalları için geçerli değildir. Hemen her ülke, her kültür benzer bir yol izleyerek masalları çocukların anlayacağı bir biçimde yeniden düzenlemiştir.
Edebiyatımıza masalları kazandıranların hepsinin adlarını burada anmak olanaksızdır. Ancak gerek derleyerek gerek kendileri (geleneksel ve çağdaş) masal yazarak edebiyatımıza, özellikle de çocuk edebiyatımıza, hizmet eden bazı yazarlara değinilebilir. Burada adları anılmayanlar kesinlikle önemsiz olduğu anlamına gelmez. Öncelikle Dede Korkut masallarını günümüz Türkçesine kazandıran Orhan Şaik Gökyay, Adnan Binyazar, Ayhan Göksan gibi adların yanı sıra Dedem Korkut çalışmalarıyla Erdal Öz’ü bu bağlamda belirtmek gerekir. Bunların ötesinde masal derlemecileri ve masal yazarları olarak Eflâtun Cem Güney, Pertev Naili Boratav, Suat Arsal, Naki Tezel, Oğuz Tansel, Tahir Alangu, Mehmet Tuğrul, Elvan Pektaş Deniz, Tarık Dursun K, Zeki Burdurlu, Ülkü Tamer, Can Göknil, Aytül Akal, Ayla Çınaroğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Kemal Özer gibi adlar ilk akla gelenlerdir.


2- Destan

Dilimizde destan olarak adlandırdığımız bu kavram, Batı dilleri ve edebiyatlarında “epos”, “epope”, “mit” kelimeleri ile karşılanmaktadır. Yazarı belli olmayan, bilinen en eski dönemlerden başlayarak, toplumun yaratılış, gökyüzü ve yeryüzü ilişkilerini, büyük toplumsal çalkantıları, yüksek kahramanlık ve varoluş öykülerini ağızdan ağza söyleyerek önceleri sözlü olarak anlatılan manzum öykülere destan adı verilir. Batı edebiyatında “mit”, bunu inceleyen ve araştıran bilime de “mitoloji” adı verilmektedir.
Destanların, toplumların ve insanlık tarihinin hakkında bize bilgi vermektedir. Ele aldığı konu toplum hayatı ile ilgilidir. Olayların gelişiminde ve sonuçlandırılmasında toplumsal yarar birinci planda yer alır.
            Bütün destanların ilk örnekleri manzumdur. Genellikle halk ozanları tarafından bir müzik aleti eşliğinde özel günlerde, toplantılarda, pazar yerleri ve panayırlarda söylendiği için doğrudan toplumun anlayış düzeyine indirgenerek, ezberlenerek varlığını sürdürür.
Destanlarda anlatılan konular tarihle ilgilidir. Tarihsel gerçeklikle çok fazla bir ilgisi olmasa da, tarihin bilinmeyen dönemleri hakkında ipuçları vermesi ve göndermelerde bulunması bakımından destanlar önemlidir.
            Destanın ait olduğu milletin geçmişte yaşadığı mekânlar ve bu mekânların özellikleri hakkında önemli bilgiler verilmiş olur.
Dil özellikleri, yapıları ve içinde taşıdıkları değerlerle bir toplumun varlığını sürdürmesinde çok büyük katkı sağlamaktadır. Buna en güzel örnek, Şehname’dir. İran’da yaşayan Pers kültürünün en eski unsurlarını 10. yüzyılda köy köy dolaşarak bir halk ağzı olan Zindce’den toplanmıştır.
Destanların bir toplumun kültürünü, ulusal benliğini çağlar boyu taşıyan çok önemli bir edebiyat türü olarak çocuklara okutulması gerekmektedir. Toplumsal kimlik bunalımına düşmemek için yeni yetişen gençlerin bilinçaltlarında kendi toplumların destanlarının yer alması önemlidir.
a)      Sözlü Destanlar
Yazının olmadığı dönemde ortaya çıkan ve ağızdan ağza aktarılarak destanlardır. Dünyada sözlü gelenekte yaşayan ve daha sonra yazıya geçirilen bazı destanlar şunlardır:
Sümerler Gılgamış Destanı, İliada ve Odysse Destanı, Oğuz Kağan Destanı, Şehname (İran), Kalevala(Fin), İgor(Rus), Ramayana ve Mahabharata(Hint), Nibelungen(Alman), Sinto(Japon), Chanson de Roland(Fransa) destanları sözlü gelenekten yazıya geçirilmiş destanlardır.
b)     Edebi Destanlar
Söyleyeni ve yazanı belli olan destanlardır. Bu destanlar içinde Çılgın Orlando (Ariosto), Kurtarılmış Kudüs(Tasso), Kaybolan Cennet (Milton), Andriade(Voltaire), Aeneis(Vergilius), İlahi Komedya (Dante), (F.H.Dağlarca) Üç Şehitler Destanı, (M. Akif Ersoy) Çanakkale Şehitleri, (Atilla İlhan) Cabbaroğlu Mehmet Bey, (Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu) Malazgirt Destanı edebi destanlar arasında yer alır.

Türk Edebiyatında Destan
Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Altay Türkleri arasında söylenmektedir. W. Radloff tarafından derlenerek yazıya geçirilmiştir.
Saka Destanı, İskit Türklerine aittir. Saka Türklerine ait Alp Er Tunga ve Şu Destanları bulunmaktadır. Oğuz Kağan Destanı, Uygur Türkleri tarafından 9. yüzyılda, İlhanlılar ve Anadolu sahası yazarları tarafından da 13. ve 14. yüzyıllarda yazıya geçirilmiş metinlerdir.
Göktürkler döneminden günümüze kadar gelen Bozkurt Destanında, Göktürklerin bir bozkurttan türedikleri anlatılır.
Ergenekon Destanında ise, düşmanların zulmünden kaçarak Ergenekon’a sığınan Türklerin, çoğalarak buraya sığmamaları ve daha sonra da dağı eriterek vadiden bir bozkurtun rehberliğinde çıkışları ve dünyaya yayılışları konu edilmektedir.
Bütün canlılığıyla yaşayan önemli destanlarımızdan biri de Manas Destanıdır. Halen Kırgızlar arasında ozanlar tarafından tamamı ezberlenmiş bir halde bir müzik eşliğinde canlandırılmaktadır. Cengiz Han Destanı, Moğol istilasından sonra Kıpçak bozkırlarında ve eski Uygurların yaşadığı bölgelerdeki olayları ele alır.  
Timur Destanı, Timur’un savaşlarına ve kişiliğine yer verir. Danişmend Gazi Destanında Türklerin Anadolu’ya gelişleri işlenir.  Battal Gazi Destanında da Anadolu’daki Türk-Bizans savaşlarına yer verilir.

Destanların genel özelliklerine kısaca baktığımızda, yaşadığımız toplum düzeni, coğrafya, bu coğrafyanın özellikleri ile büyük bir yakınlık gösterdiği görülür. Bozkır hayatının getirdiği güç şartlar içinde doğayla mücadele, var olma savaşı ve kahramanlıklara dayanan destanların Yaratılış ve Türeyiş Destanı hariç tamamı son derece gerçekçi bir anlatımla dile getirilmişlerdir.

Çocuk Edebiyatında Destanlardan Yararlanma

Destanlar yalnızca çocukların hayal gücünü zenginleştirmekle kalmaz, onarla yaşadıkları toplumun niteliklerini, kendine özgü kimliğini kazandırmaktadır. Bu özellikleri ile paylaşma bilinci, ortak bir duyuş ve düşünüş duygusunu güçlendirmektedir.
Böylece bütün gelişmiş batı ülkelerinde nitelikli okullarda eğitim alan çocukların ve gençlerin ortak bir kültür alt yapısına kavuşturuldukları, aralarında ortak duyuş ve düşünüş biçimi oluşturuldukları görülmektedir.
Destanlar, millet olma bilincini yansıtan eserler arasında ilk sırada yer almaktadır. Çocukların dolaylı toplumsal kişilik ve kimliğini edindirmede destanların katkısı büyük olacaktır.

3-      Söylenceler
Tarih, toplum ve tabiat olaylarının olağanüstü, akıl dışı açıklama ve yorumlamalarla anlatıldığı öykülere söylence denir.
§  Halkın hayalinden doğarak gelişmişlerdir. Destan ve masaldan ayrılan en önemli özelliği gerçekleşmiş olduğuna inanılmasıdır.
§  Halk arasında sevilen, dinsel gücü olduğuna inanılan insanların etrafında gelişen olaylar, daha sonra Tanrı’nın varlığı, ahiretle ilgili inançlar ve çeşitli adetler konusunu oluşturur.
§  Söylencelerde genellikle bir ahlak tezi ele alınmakta, kabul edilen görüşün temellendirilmesi amaçlanır.
§  Söylencelerin kaynağı halkın hayal gücüne dayanmaktadır.
§  Söylencelerin tamamını çocuk edebiyatı içinde değerlendirmemiz mümkün değildir.
§  İnanışlarla ilgili sosyal ve antropolojik değer taşıyan menakıpname ve velâyetname gibi söylencelere dâhil edebileceğimiz metinlerin çocuk edebiyatı metinleri arasında yer alması mümkündür.
Anlatılan şekillere göre söylenceler şunlardır:

1.Manevi güçler etrafında geliştirilen söylenceler
2.Evrenin var oluşu ile ilgili söylenceler
3.İnsanın yaratılışı ile ilgili söylenceler
4.İnsan ve dünya ilişkilerini ele alan söylenceler

Söylencelerin, çocuk edebiyatı açısından önemli bir yeri bulunmaktadır. Maddi ve manevi kültür unsurlarının oluşmasında söylencelerin önemli bir yeri vardır ve 12–15 yaş grubu çocuklarına eğitim-öğretim, hayal gücü zenginliği ve bazı ahlaki değerlerin aşılanması bakımından önemli katkı sağlar. Bu sınıflandırmalara dâhil edilen söylenceler çocuk edebiyatı ürünlerine kaynak teşkil edebilir.

Söylencelerin Çocuk Edebiyatı Açısından Önemi

§  Çocuk edebiyatı unsuru olarak söylenceler doğrudan kullanılabileceği gibi bu söylenceler çocukların ilgi ve yaş düzeylerine uygun hale de getirilebilirler.
§  Verilen mesajların genellikle soyut ve ahlaki kavramlar olması sebebiyle algılanmasında çekilecek güçlükler sebebiyle değişik yöntemler uygulanarak çocukların anlayabileceği düzey yakalanabilir.
§  Söylenceler günümüz Türkçesi ve koşullarında yeniden düzenlenebilir, böylece çocukların istifade etmesi sağlanabilir.
§  Doğrudan yazarlık bilgi ve becerisine dayalı olan özel bir yapılandırma ile metin güncelleştirilebilir.

4-  Fabllar
§  Kahramanları çoğunlukla hayvan ve bitki gibi varlıklardan oluşan genellikle soyut bir düşünceyi somut bir örnek etrafında benimsetmeye çalışan hareketli öykülerdir.
§  Masal ve destana yakın bir türdür. Masal ve destandan farkı didaktik ve dikte edici bir özelliğe sahip olmasıdır.
§  Fabllarda mesaj herhangi bir yoruma ihtiyaç kalmadan doğrudan verilir.
§  Olayların hayvan ve diğer varlıklar çevresinde anlatılması genellikle bir eleştirinin alınganlık yaratmadan sunulması kolaylığına dayanır. Bu yüzden hemen hemen her kesim tarafından benimsenir.
§  Atasözlerinin canlandırılması niteliği taşıdıklarından, atasözlerinden daha kalıcı eğitici özellik taşır.
§  Fabllarda basit ahlak ilkelerine değinildiği için insanların bir çok kusurlu yönlerine dikkat çeker.
§  Kanaatkârlık, özveri, yardımseverlik, iyi niyet gibi davranışlar kazandırılma amacı vardır. Bunların anlatılması sebebiyle önemli bir eğitim aracıdır.
§  8–12 yaş grubu çocuklara hitap eden bir türdür.

                  Fablların kaynağı konusu tartışılan bir konudur. Bu yüzden tartışılan bir konudur. Birçok araştırmacı tarafından kaynağı Hindistan’a dayandırılmaktadır. Bu türün en eski örneği Pançatantra Masallarıdır. Kelile ve Dimne, Gülistan ve Bostan Mevlana Mesnevi fabllar açısından zengin kaynaklardır. Batı’da La Fontaine ve Ezop Masalları bu türün örnekleri arasına dâhil edilebilir.
                  Kayserili Rüştü’nün Nuhbetü’l Etfal adlı eseri Türk çocuk edebiyatının ilk fabl örneğidir. Bunun yanı sıra Ahmet Mithat Efendi, Şinasi ve Recaizade Ekrem’in bu tarz hayvan öyküleri bulunmaktadır. Özellikle Şinasi La Fontaine’den yaptığı çevirilerde sade bir dil kullanmıştır. İbrahim Alaattin Gövsa, Fuat Köprülü, Vasfi Mahir Kocatürk, Orhan Veli Kanık, Sabahattin Eyüpoğlu gibi yazarlarımız da fabl örnekleri vermişlerdir. Fabllar dört ana bölümden oluşur:
Giriş bölümü: Ele alınan olay ve bu olayda yer alan kimselerin tanıtımı.
Gelişme bölümü: Asıl olayın anlatıldığı bölüm.
Sonuç bölümü: Olayın çözüme kavuşturulduğu bölüm.
Ders bölümü: Ana fikrin yoğunlaştırıldığı ve çıkarılan dersin ortaya konulduğu bölüm.

5-Bilmeceler

  • Bir şeyin adını söylemeden, bazı özelliklerini üstü kapalı olarak anlatarak onun ne olduğunu bilmeyi, dinleyene veya okuyana bırakan eğlence olarak tanımlanan bilmece, Türk halk edebiyatı içerisinde çok önemli bir yere sahip olan edebi türdür. Bilmeceler Divan ü Lügat’it-Türk adlı eserde karşımıza çıkmaktadır.
  • Bilmece sadece bir oyun ve eğlence aracı değil, keskin bir zeka ürünü olarak ortaya çıkan, hazır cevaplılığı ve dikkati gerektiren bilmeceler, sözlü anlatımlarda yardımcı mesaj unsurudur.
  • Köklü medeniyetlere sahip topluluklarda dil becerilerinin çevredeki eşya ve olayların iyi kavranması için kullanılan eğlenceli bir öğrenme yoludur.
  • Dilin inceliklerinin kavranmasında, anlamı söz arasına yerleştirme becerisinin kazanılmasında bilmece eğitici bir özellik taşımaktadır.
  • Çocukların problem çözme becerilerini geliştirmede eğlenceli bir yoldur. Pratik zekâ ve buluş becerilerinin gelişmesinde bilmecelerin çok önemli bir yeri vardır.

Bilmeceler kendi içinde ikiye ayrılır:

Anonim Bilmeceler: Söyleyeni belli olmayan, bütün topluma mal olmuş bilmeceler.
Ferdi Bilmeceler: Söyleyeni ve yazanı belli olan bilmeceler.
Şiir Halinde Yazılan Bilmeceler: Hece vezniyle, duraklı ve duraksız olabildikleri gibi, hece sayısı belirli olmayan bir yapı gösterir. Aliterasyon ve redif ana unsurlardır. Kafiyesiz bilmecelere rastlanabilir.
Düzyazı Halinde Yazılan Bilmeceler: Konuşma anlatımında ve düz cümle halindedir. Çoğu zaman iç kafiye adı verilen “seci” karakteri taşır. Bilmecelerin sorulması ve çözülmesinin kendine özgü kuralları bulunmaktadır. Bilmece sorulduktan sonra, kısa bir düşünme payı bırakılır.
                  Bilmecelere Arapça “lügaz” adı verilmektedir. Klasik Türk edebiyatında kullanılan bu tür, sonradan halk şiirine de geçmiştir. Bu bilmecelerin konusu insan isminden başka her şey olabilmektedir.

ÇOCUK EDEBİYATINDA HALK ŞİİRİNDEN YARARLANMA

                  Zengin bir halk şiiri geleneğine sahibiz ve bundan çocuk edebiyatının her aşamasında yaralanması gerekmektedir. Halk şiirinde bu örnekler, Türkçe’nin en güzel kullandığı, duygu ve düşüncelerin özlü bir söyleyiş biçimi ile ele alındığı örneklerdir.
Bunları üç grupta toplamamız mümkündür:

C.    Halk Türküleri
                  Halkın duygu, düşünce, acı ve sıkıntılarını dile getiren çoğunluğu yıllarca halk arasında ağızdan ağza gezerek olgunlaşmış eserlerdir. Bunlardan içinde her yaştaki çocuğa uygun örnek metinlerin seçilmesi ve öyküleriyle birlikte anlatılması mümkündür.  Türkülerin çocukların gelişimleri üzerindeki etkilerini şöyle sıralamamız mümkündür.
§  Türküler anonim olmaları nedeniyle dilden dile ve ağızdan ağza aktarıldıkları için, dilin en başarılı ve halk arasında beğenilen örnekleridir. Düşüncelerin ve anlatımın özlü olması çocukların bu özlü anlatımdan istifade etmesi açısından önemlidir.
§  Türkülerin dil gelişiminde büyük katkıları vardır. Müziğin ve ezginin insanda yarattığı etki, dilin vurgu, tonlama ve ezgisi ile birleştiği zaman çocuğun estetik bir biçimde konuşmasına katkısı olacaktır. Çocukların ilk çağlarda dinleme becerisini geliştirmektedir.
§  Her türkü çocuklar için yararlı olduğu söylenemez. Özellikle sevgi, bağlılık, doğal güzellikleri anlatan, sevinçleri, acıları, sıla ve gurbet özlemini dile getiren türkülerle hayvan sevgisini anlatan türkülerden seçilmiş çocuk edebiyatı metninin ses ve müzik kasetleri ile desteklenerek okullarımızda yaygınlaştırılması, çocukların odalarından bulundurulması, çocuğun eğitimi açısından büyük katkı sağlayacaktır.
§  Çocukların hayatın anlamını kavramada, kendi kimlik ve kişiliklerinin oluşmasında önemli bir anlatım aracı olarak karşımıza çıkmaktadır, türküler. Kültürel birikimin oluşmasından türkülerin önemi büyüktür.

B. Maniler
                  Halk edebiyatımızın en özgün örnekleri arasında yer alan manilerimiz, insanların duygu ve düşüncelerini doğrudan bir başkasına anlatması sırasında toplumsal zekânın bir ürünü olarak ortaya çıkmış, Türkçe’nin en güzel örnekleridir. İnsanların ihtiyaçlarının, duygu ve düşüncelerinin dilek ve isteklerinin tamamını dile getiren on binlerce manimiz bulunmaktadır. Konuşma ve şiir, şiir ve ezgi arasında bir tür olarak doğrudan kişiler arası iletişimle ilgilidir.
  • Maniler çocukların konuşma ve dinleme becerilerinin geliştirilmesinde önemli bir yere sahiptir.
  • Maniler daha anaokulundan itibaren çocuklarımıza öğretilirse, duygularını anlatırken çocuklarımızın pratik bir zekâ ve özlü bir dil becerisine ulaşması sağlanabilir.
  • Çocukların özgün buluş becerileri ve psikomotor dil becerilerinin gelişmesinde sınıf içi etkinliklerde veya okul dışında atışma dediğimiz karşılıklı söz yarışı oyunlarına çok önemli etkisi olur.
  • Manilerin kolay ezberlenebilir olması ve çocuklarımızın bellek gücünün artırılmasında da çok önemli bir yere sahiptir.
  • Eğitim ve çocuk psikolojisinin genel ilkeleri çerçevesinde manilerden seçilmiş çocuk edebiyatı metinleri çocuğun gelişiminde önemli bir rolü vardır.
  • Manilerdeki rahat söyleyiş ve buna bağlı olarak anlatımdaki derinlik dikkati çekmektedir. Duygu, dilek ve arzuların anlatımında önemli bir anlatı türüdür.

C. Ninniler
  • Bebeklik çağında çocukların dil becerilerinin gelişmesine büyük katkılar vardır. Dilin ilk boğumlama çalışmalarının içinde anne sevgisi bulunan bir ezgiyle bebeğin kulağına girmeye başlaması, dil öğretiminin ilk basamağını oluşturur.
  • Ninnilerin içinde sevgi sözcükleri ve ezgisinde şefkat taşıması, sesin kazandığı pozitif enerjinin doğrudan çocuğa yansımasını sağlamakta ve gelişiminde son derece önemli bir yere sahiptir.

ÇOCUK ÖYKÜ VE ROMANLARI
1-      ÖYKÜ
                  Öykü, şiir ile roman arasında hassas bir yapıya sahip olan ve göründüğünden çok daha önemli özellikleri olan edebi bir türdür. Anlatmaya dayalı bir edebi tür olan öykü, çoğu zaman birtakım olaylara ve şahıslara da yer verdiği için, çoğu zaman, romanla bir arada değerlendirmeye tabii tutulmaktadır.
                  Henüz konuşma aşamasına gelmeyen çocuk, öykü ile dolaylı olarak karşılaşır. Bu karşılaşma iki yaşına kadar inmektedir. Ama bilinçli bir karşılaşma değildir. Çocuğun öykü ile bilinçli ilk karşılaşması sekiz yaşında olur. Bu bilgilerden hareketle yaş gruplarına göre çocuk öykülerini şu şekilde inceleyebiliriz.

Yaş Gruplarına Göre Öyküler
1-      Okul Öncesi
            Bu yaş grubuna dâhil çocukların en önemli özelliği bir öykü metninin, okunmasının yanında, kendilerinin de öyküde anlatılan olayı yaşamak istemesidir.
§  Öykülerdeki olaylar, çocukların duygularına hitap etmemeli, onların gözlediği ve yaşadığı olaylardan seçilmelidir.
§  Bu yaş grubu için yazılacak öykü metinlerinde görsel malzemeler özenle seçilmelidir. Bu tasarımdaki resim, çizim ve fotoğraflar abartıdan uzak doğal bir yapıya sahip olmalıdırlar.
§  Öyküler, çocuğun kendi hayal dünyasını kullanmasını ve o olayın içinde hissetmesini sağlamalıdır.
§  Öykünün kurgusu, çocukların anlatılan öyküye katılma ve onu paylaşma arzuları göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
§  Çocuklara öyküyü sevdirmek, onları anlatılan olayın içine çekmek için öyküde aşırılıklardan uzak durulmalıdır.

2-      İlköğretim Birinci Devresi
            Eğilimleri içten dışa doğru olan bu yaş grubundaki çocukların, çevreleriyle daha uyumlu bir ilişki kurma arzusu içinde oldukları görülür.
§  Bu dönem çocuğu sadece gözlemci değil aynı zamanda katılımcıdır da bundan dolayı bu yaş grubu için yazılan öykü metinlerinde bu özellikler dikkat edilmelidir.
§  Yazılan öyküler çocuğun yaş seviyesine uygun olmakla beraber, kurgusu sağlam olmalı, gereğinden fazla abartılardan ve çocuksu anlatımlardan uzak durulmalıdır.

3-      İlk Gençlik Devresi
            Bu yaş grubundaki çocuklar büyüklere yönelik öykü metinleri ile çocuk öyküleri arasında köprü vazifesi görürüler.
§  Diğer yaş gruplarına göre öyküler, hayal ürünü iken bu yaş grubuna hitap eden öyküler daha gerçekçidir.
§  Bu yaş grubuna ait çocuklarda tutarsızlıkların çok fazla görülmesi, çocuklar için seçilecek öykü metinlerin seçimi de titizlikle yapılmalıdır.





2-      ROMAN
                  Çocuklar ilk dönemlerinde masalımsı unsurlar içeren eserlerden hoşlanmaktadırlar. Romanlar bu bağlamda önemlidir. Olayların birden fazla olması, detaylı bilgi ve kahramanlara yer vermesi nedeniyle ilk gençlik çağının edebi türler arasında yer almaktadır.
                  Çocuk romanları günümüzde üzerinde en çok tartışılan türler arasında yer almaktadır. Kimi araştırmacılar roman kavramını hikâye ile birlikte bir bütün olarak kabul etmektedir. Romanı ayrı bir başlık altında değerlendirmemişleridir. Kimileri de roman konusunu ayrı bir başlık altında değerlendirmiştir.
                  19.yüzyılda başlayan, başlangıçta büyükler için düşünülen romanlar zamanla, çocukların ve gençlerin ilgisini çekmiş ve onlar tarafından okunmaya başlanmıştır.

  • Romanlar çocuklara okuma alışkanlığı ve okuma zevki kazandıran, eğitimine önemli derece de katkı sağlayan bir türdür.
  • Kurgulanmış dünyaların içine girerek duygusal paralellik kurmaları sebebiyle çocukların eğitimlerinde çok önemli bir katkıya sahiptirler.
  • Çocukların romanlarda gördükleri durumlarla kendi durumlarını karşılaştırmaları halinde, bu olaylara nasıl tepki vereceklerini önceden kestirebilmeleri, hata yapma ihtimallerini zayıflatır bu da hayat karşısında deneyim kazanmasına sebep olmaktadır.
  • Romanlar ve hikâyeler çocukların ilk dönem istifade ettikleri masallardaki olağanüstülüklerin az da olsa devamı niteliğindedir.
  • Çocuk okuduğu her romanı kendine mal eder ve onu tekrar oluşturur. Fiziksel ve ruhsal gelişimine paralel olarak, romanların gerçekçilik boyutları gelişmeye, masalımsı unsurlardan tamamen arınmaya başlar.

                  Çocuk romanlarında karşımıza çıkan önemli sorunlardan bir tanesi, kahramanı çocuk olan eserlerin çocuk romanı sayılmasıdır. Çocuk romanı demek, konuları sadece çocuk ve çocukluk olan eserler değildir.  Yetişkin kimselerin hayatından söz eden biyografik romanlar da çocukların ilgisini çekmektedir.
                  Yine bazı çocuk romanlarında kötü çocuklar ön plana çıkarılmakta ve çocukların yapmaması gereken davranışları yaptıkları gözlenmektedir. Buradaki amaç bu olumsuz yanları göstererek çocuğun olumlu olan davranışa yönlendirmedir.
                  Çocukların romanlardan zevk almaları ve onları okumaları için, romanlarda bulunması gereken belli başlı özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Romanlarım sağlam bir mantığa sahip olması gerekir.
  • Çocuğun ruh ve beden gelişimine uygun olmayan konulara yer verilmemelidir.
  • Eserlerde yer alan karakterler, gerçek hayatla uyumlu olmalı, abartılı ve gerçek hayattan kopuk tip ve karakterlere yer verilmemelidir.
  • Özellikle çocukların serüvenci yapıları göz önünde bulundurularak, detaylı ve uzun tanım ve tasvirlerden kaçınarak, diyalogları bol, heyecan ilgi ve kurgusal gelişim zevki uyandıracak olaylara yer verilmelidir.
  • Olayların ve kahramanların anlatımında, kahramanların kimlik ve kişilikleri ile ilgili bilgiler daha kesin bir dille anlatılmalı, olaylar arasındaki geçiş kesin bir şekilde verilmelidir.
            Romanlar geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurdukları için çocukların eğitim ve öğretiminde önemli bir yere sahiptirler.
Bu bağlamda romanlar oluşturulurken sanat değeri olan eserler olması gerektiğinin bilincinde olunmalıdır. Bu estetik değerlendirmeler göz önünde bulundurularak eser oluşturulduğunda, çocuğun diline ve edebi zevkine katkısı olur.
           
3-      ÇİZGİ ROMANLAR
Çizgi romanların çocuklar tarafından sevilmesinin sebepleri şunlardır:

  • Çizgi romanlar ve çizgi filmler, çocukların macera arzularını gidermektedirler.
  • Bir olayın basit olmasının yanında çabuk gelişip sonuçlanması da çocuklar için oldukça önemlidir. Çizgi romanlar çok basit bir şekilde okunmakta ve okuma bilmeyen çocuklar bile resimlerin yardımıyla hikâyeyi anlamaktadır.
  • Çocuklar karmaşık birbirinin içine girmiş olayları kavrayamazlar. Onlar için olayın bir tek nedeni bir tek sonucu olmalıdır. Çizgi romanlar bunu çok iyi bir şekilde yakalamıştır.
  • Çizgi romanlarda olaylar ve kahramanlar gerçek hayatta olmadığı kadar ön plana çıkarılmışlardır.
  • Yazının, bilgi ve mesajın kodlanması yapıldığı için, resim beyinde daha hızlı anlaşılmaktadır. Çizgi romanlar bunu çok iyi bir şekilde gerçekleştirir.

Çizgi roman kavramına ilk defa 18. yüzyılda rastlarız. William Hogart’ın resimle yazıyı birleştirdiği çalışma, çizgi romanın başlangıcı sayılır. Thomas Rowlandson çizgi romanı geliştirmiş, James Gillary da bütün Avrupa’ya tanıtmıştır.
Çizgi romanlar kendi arasında ikiye ayrılır:
§  Karikatür anlatım
§  Gerçeğe yakın anlatım
Karikatür anlatım, kahramanlarını çoğunu stilize eden, olağanüstülüklere daha çok yer verilen bir anlatım biçimidir. Gerçeğe yakın anlatım ise adından da anlaşılacağı üzere anlatımda gerçeklere yakın bir üslup kullanılır.
Çizgi roman ve çizgi filmin en başarılı örneklerini Amerika’da aynı zamanda tanınmış bir film şirketi Walt Disney tarafından bütün dünyaya yaygınlaştırılmıştır. Yine çizgi romanlar uzun bir süre masalımsı öğeler taşımış, kahramanları her türlü tehlikeden şansları yardımıyla kurtulmuşlardır.
Türkiye’de çizgi romanın ilk örneklerine 1920’lerde rastlıyoruz. İlk ciddi çalışma ise Çocuk Dünyası dergisinin eki olarak yayımlanan Kara Maske adlı çalışmadır. Daha sonraki yıllarda Mandreke, Tarzan gibi tanınmış çizgi romanların da yayımlanmaya başlandığını görüyoruz. 1959’dan sonra çizgi roman yerli konulara yönelmiş, Karaoğlan, Timur, Akbulut Kaan, Kızıltuğ, Alptekin, Tarkan, Tolga, Bahadır, Baytekin, Kara Murat, gibi konusunu tarihimizden alan yerli ve milli çizgi romanlar yazılmıştır.
  • Çocuklar için yazılmış çizgi romanlar onların ruh ve beden gelişimine uygun olmalıdır.
  • Çizgi romanlar çocukların başarma arzusunu gidermeye yönelik olmalıdır.
  • Çizgi romandaki kahramanla özdeşleşen çocuğun hayal dünyası ile yaşanılan gerçekleri birbirine karıştırdığı göz önünde tutularak, onun bu karışıklığı yaşamaması için çizgi romanlar seçilirken özen gösterilmelidir.
  • Çizgi romanlar çocuğun oyundan aldığı zevki vermesi açısında önemlidir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder