T.C.
UŞAK
ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM
FAKÜLTESİ
TÜRK
DİLİ VE EDEBİYATI
EĞİTİM
BİLİMİ
“ÖĞRENMEYİ
ÖĞRENME OKUMAYA
DUYULAN İLGİ VE ÖĞRENME
STRATEJİLERİ”
DUYULAN İLGİ VE ÖĞRENME
STRATEJİLERİ”
6. BÖLÜM
PISSA
2009 ULUSAL ÖN
RAPORU
İNCELEME
RAPORU
HAZIRLAYAN
İÇİNDEKİLER
Okumaya Duyulan İlgi ve
Öğrenme Stratejileri ile Okuma Becerileri Başarısı Arasındaki İlişki
Okumaya Duyulan İlgi ve
Okuma Becerileri Alanındaki Başarı
Zevk İçin Okumaya
Ayrılan Zaman ile Okuma Becerileri Başarı Arasındaki İlişki
Öğrencilerin Okudukları
Materyaller ile Okuma Becerileri Başarısı Arasındaki İlişki
Öğrenme Stratejileri ve
Okuma Becerileri Başarısı
Anlama ve Bilgiyi
Hatırlama Stratejileri ile Okuma Becerileri Başarısı Arasındaki İlişki
Bilgiyi Özetleme
Stratejileri ile Okuma Becerileri Başarısı Arasındaki İlişki
Ezberleme, Keşfetme ve
Kontrol Stratejileri ile Okuma Becerileri Başarısı Arasındaki İlişki
Okur Profili
SONUÇ
KAYNAKÇA
ÖĞRENMEYİ
ÖĞRENME OKUMAYA DUYULAN İLGİ VE ÖĞRENME STRATEJİLERİ
PISA
2009 öğrenci anketinde, öğrencilerin okumaya yönelik tutumları ile okuma becerileri başarısı arasındaki ilişki birçok
değişkene bağlı olarak incelenmiştir. Bu bölümde, okumaya duyulan ilgi ve öğrenme
stratejilerinin farkında olma ve bunları kullanma ile okuma becerileri
başarısı arasındaki ilişki ele alınmıştır.
İyi bir
okur olmak, kararlı olmayı ve çok okumayı gerektiren bir hedeftir. Bunun da ötesinde, okumak, bilgi edinmenin temel yoludur
ve okuma becerilerindeki üst düzey yeterlik hayatın
tüm alanlarındaki bireysel başarının ön koşuludur. PISA 2009 raporunda, okuma becerileri
ağırlıklı değerlendirme alanı olarak kapsamlı ve detaylı bir şekilde ele
alınmıştır. Bu bölümde, okumaya duyulan ilginin ve öğrenmeye karşı olumlu bir
yaklaşıma sahip olmanın, okuma becerileri yeterlikleri üzerindeki olumlu etkisi
incelenmiştir. Bu çerçevede yapılan analizler, öğrencilerin okumaya hevesli ve
iyi bir okur olması için ailelerin, öğretmenlerin ve okul yönetiminin, neler yapabileceklerini
ortaya koymaya çalışmaktadır.
PISA,
okuma becerilerinde gösterilen başarı ile okumaya duyulan ilgi ve öğrenme stratejileri arasında bir nedensellik
ilişkisini belirleyemez, fakat bu ilişkilerin zorunlu eğitimini tamamlamak üzere olan öğrenciler
üzerindeki toplam etkisine dikkat çeker. PISA 2009 değerlendirmesinde, öğrenme
stratejilerinin farkında olan ve düzenli olarak gazete, dergi ya da kurgusal ve kurgusal olmayan edebiyat
gibi farklı metinleri okuyan öğrencilerin, okuma becerileri değerlendirmesinde en yüksek puanı
alan öğrenciler olduğu saptanmıştır.
Genel olarak, farklı okuma metinleriyle yoğun olarak meşgul olan ve
metinleri okumak, anlamak için hangi okuma stratejilerinin işe yaradığının
farkında olan öğrenciler, PISA okuma becerilerinde daha iyi başarı
göstermişlerdir. Fakat bu sonuç, okumaya duyulan ilgi, etkili öğrenme
stratejilerini benimseme ve üstün okuma becerileri yeterliklerine sahip olma
arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi olduğunun kanıtı olarak
yorumlanmamalıdır. Bu bölümde, öğrencilerin okuma ile ne derece meşgul
oldukları, öğrenme becerilerini ne derece benimsedikleri ve okuma becerilerinde
ne derece başarı gösterdikleri arasında zamanla ve karşılıklı etkileşimle
ortaya çıkan bir ilişki anlatılmaktadır. Eğitimde ve psikoloji alanında yapılan
çalışmalar, okuma becerilerindeki yeterliklerin zamanla ve eklenerek birbirini
güçlendiren çoklu ilişkiler döngüsü sonucu geliştiğini göstermektedir. Kişinin
geçmişteki okuma başarısı, gelecekteki okuma başarısını etkilemektedir.
Motivasyon, okumaya duyulan ilgi ve etkili öğrenme stratejileri,
ergenlik hayatı boyunca öğrencilerin yaşam kalitesini, daha ileri düzeyde
eğitime devam etme kararlarını ve iş piyasasındaki fırsatları yakalama
kapasitelerini etkilediği için önemli veriler olarak kabul edilebilir. Bu bölümde,
okumaya duyulan ilgi, öğrenmeye karşı yaklaşımlar ve okuma başarısı arasındaki
ilişkiyi ve okumaya duyulan ilgi öğrenme yaklaşımlarının başarıyı artırmadaki rolü
incelenmiştir.
Zevk için okumaya ayrılan zaman, öğrencilerin ne sıklıkla ve ne
kadar süreokuduklarını ölçmektedir. Zevk için okumaya ayırdıkları zaman,
öğrencilerin okumaya olan ilgilerinin bir göstergesidir ve ne sıklıkla okuma
yapıldığı da okuduğunu anlama ile yakından ilişkilidir.
PISA 2009’da öğrenci anketinde, öğrencilere zevk için okumaya genellikle
ne kadar zaman ayırdıkları sorulmuştur. Seçenekler, “Zevk için okumuyorum”,
“Günde 30 dakika veya daha az”, “Günde 30 dakikadan fazla fakat 60
dakikadan az”, “Günde 1 veya 2 saat” ve “Günde 2 saatten fazla”
şeklinde düzenlenmiştir. Bu soruya verilen cevaplara göre, 2009 okuma
değerlendirmesindeki her ülkenin ortalama puanını gösterir. Ülkeler, günde zevk
için okumaya 30 dakikadan az zaman ayıran öğrenciler ile zevk için okuma
yapmayan öğrencilerin ortalama puanlarını birleştiren çizginin uzunluğuna göre
sıralanmıştır.
PISA 2009’da yer alan katılımcı ülkelerin üçte
ikisinden daha fazlasında, zevk için hiçokuma yapmayan öğrenciler ile zevk için
okumaya günde en azından 30 dakika ayıran öğrenciler arasındaki puan farkı,
okumaya ayrılan sürenin artırılmasıyla görülen puan farkından çok daha
fazladır. Bu da, eğitimcilerin, öğrencilerin zevk için okumaya hiç olmazsabir
süre ayırmalarını sağlamanın önemini vurgulamaktadır.
Zevk için okumaya günde 30 dakika veya daha az zaman
ayıran öğrencilerle, zevk için okumaya hiç zaman ayırmayanöğrencilerin
arasındaki fark, 36 ülkede 30 puandan fazladır. Bu puan farkı, İzlanda, Lihtenştayn,
Belçika, Fransa ve diğer katılımcı ülkelerden Şanghay-Çin’de 60 puanın üzerindedir.
Fakat, hiçbir ülkede zevk için okumaya günde yarım saatten fazla, bir saatten
az zaman ayıran öğrenciler ile günde bir veya iki saat zaman ayıran öğrenciler
arasındaki puan farkı 20 puandan fazla değildir. Birçok ülkede, zevk için
okumaya 30 dakikadan az zaman ayıran öğrenciler ile zevk için okumaya hiç zaman
ayırmayan öğrencilerin arasındaki puan farkı, zevk için okumaya yarım saat ile
bir saat arasında zaman ayıran öğrenciler ile yarım saatten az zaman ayıran
öğrenciler arasındaki puan farkından fazladır. Genel olarak, zevk için okumaya
ayrılan zaman arttıkça, farklı gruplardaki öğrenciler arasındaki puan farkı azalmaktadır.
Zevk için okumaya hiç zaman ayırmayan öğrencilerde
görülen okuma becerileri alanındaki düşük başarı, eğitim sistemlerinin, okul
içinde ve okul dışında okumayı teşvik etmelerine dikkat çekmektedir ve asıl
odaklanılması gereken konu, öğrencilerin okumaya harcadıkları süreden çok,
onları her gün zevk için okumaya bir miktar zaman harcamaya teşvik etmek
olmalıdır.
Zevk İçin Okumaya Ayrılan Zaman ile Okuma Becerileri
Başarı Arasındaki İlişki
Öğrencilerin Okudukları Materyaller ile Okuma Becerileri Başarısı
Arasındaki İlişki
Okuma becerilerini geliştirmede ve okuma becerileri
alanındaki başarıyı artırmada hangi tür okumanın daha etkili olduğu konusunda
büyük tartışmalar yapılmaktadır. PISA 2009 değerlendirmesinin sonuçlarına göre,
her ne kadar kurgusal edebiyat türünü okuyan öğrencilerin daha yüksek puan
almaları beklense de, özellikle çok çeşitli materyalleri okuyan öğrenciler,
okuma becerileri alanında iyi bir başarı göstermişlerdir. Türkiye ve Kazakistan
hariç, bütün ülkelerde, çok çeşitli materyalleri okuyan öğrenciler, daha az
türde materyalleri okuyan öğrencilere göre daha iyi başarı göstermişlerdir.
PISA
2009 değerlendirmesinde, öğrencilere, dergileri, çizgi romanları, kurgusal ve kurgusal olmayan kitapları ve gazeteleri
kendileri istedikleri için hangi sıklıkla okudukları
sorulmuştur. Seçenekler, “Hiç ya
da neredeyse hiç”, “ Yılda
birkaç kez”, “Hemen
hemen ayda bir kez”, “Ayda birçok kez” ve “
Haftada birçok kez” şeklinde düzenlenmiştir. Genel olarak, PISA 2009 okuma becerileri
değerlendirmesinde, kurgusal veya kurgusal
olmayan kitapları düzenli olarak okuyan öğrenciler, okuma becerileri alanında
daha iyi başarı göstermişlerdir.
Öğrencilerin zevk için ne okudukları ve okuma başarıları
arasındaki ilişkiye yönelik yapılan analizlerden elde edilen sonuçlara göre, kurgusal ve
kurgusal olmayan kitaplar gibi, uzun ve karmaşık metinleri okuyan öğrenci ve yetişkinlerin daha
iyi okur oldukları görülmektedir. Birkaç
ülke hariç, bütün ülkelerde, kurgusal kitapları kendileri isteği için düzenli
olarak okuyan öğrenciler, kurgusal kitapları
okumadıklarını ya da nadiren okuduklarını söyleyen öğrencilere göre daha yetkin
okurlardır. Bu iki grup arasındaki fark 36 ülkede, 36 puan ya da üzerinde ya da yarım yeterlik düzeyi
ve İsveç, Avustralya, Lüksemburg, Avusturya
ve Finlandiya’da 73 puan ve üzerindedir.
Türkiye’de kurgusal türdeki kitapları düzenli olarak
okuyan ve bu kitapları hiç okumayan öğrenciler arasındaki fark 4 puandır. Kurgusal olmayan
türde okumak ele alındığında puan farkının daha düşük olduğu görülmektedir. Bu fark, sadece
İspanya ve diğer katılımcı ülkelerden Hırvatistan’da
35 puandan fazladır. 13 ülkede, hiçbir fark görülmezken, Türkiye ve diğer
katılımcı ülkelerden Kazakistan ve Peru’da,
kurgusal olmayan kitapları okumak ile okuma becerileri başarısı arasında negatif bir ilişki
olduğu görülmektedir. Kendi
isteği ile düzenli olarak gazete ve dergi okumak ile okuma becerileri başarısı
arasında da pozitif bir ilişki vardır ancak,
puan farkının, kurgusal olmayan kitaplarda olduğu gibi, kurgusal türdeki kitaplara oranla daha
düşük olduğu görülmektedir.
Ayda
birçok kez ya da haftada birçok kez gazete okuyan öğrenciler
ile gazete okumadığını ya da ayda bir sefer ya da daha az gazete okuduğunu söyleyen öğrenciler
arasındaki puan farkı sadece İzlanda, İsrail, İsveç ve diğer katılımcı ülkelerden Peru’da 35
puan ve üzerindedir. Çizgi
roman okumak, genellikle, düşük yeterlik seviyeleriyle birlikte görülmektedir.
Ayda
birçok kez ya da haftada birçok kez çizgi roman okuduğunu söyleyen öğrenciler, okuma becerileri alanında, hiç çizgi roman
okumayan öğrencilerden daha düşük puan almışlardır. 32 ülkede çizgi roman
okumadığını söyleyen öğrencilerin okuma becerileri puanları, çizgi roman okuduğunu söyleyen
öğrencilerin puanlarından daha yüksektir. Estonya ve OECD üyesi olmayan diğer katılımcı
ülkelerden Kazakistan, Rusya Federasyonu ve Bulgaristan’da bu fark 30 puan ve üzerindedir.
Türkiye’de
bu fark, çizgi roman okumadığını söyleyen öğrenciler lehine 17,8 puandır. 14
ülkede ise, düzenli olarak çizgi roman okuyan öğrenciler, çizgi roman okumayan öğrencilerden
daha iyi başarı göstermişlerdir.
Dolayısıyla, PISA değerlendirmesinde, bu ilişkinin nedensel
açıklaması yapılamamaktadır, fakat, okuma becerileri alanında düşük puan alan
öğrencilerin, düşük okuma becerileri yeterlikleri yüzünden, çizgi romanları daha kolay okunabilir
bulduğu söylenebilir. Çizgi
roman türündeki kitaplar hariç, kurgusal türdeki kitapları ve diğer materyal türlerini okuduğunu söyleyen
öğrenciler, okuma becerilerinde en yüksek başarıyı gösteren öğrencilerdir. Ortalama
olarak, OECD ülkelerinde, kurgusal türdeki kitapları ve çizgi roman kitapları hariç başka herhangi
bir materyali okuduğunu söyleyen öğrencilerin okuma becerileri puanı 537’dir. Birçok ülkede,
bu öğrenciler, hiçbir materyali düzenli olarak okumayan öğrencilerden bir yeterlik seviyesi
kadar fazla başarı göstermişlerdir.
Türkiye’de, kurgusal türde ve çizgi roman hariç, başka
herhangi bir türdeki kitapları okuyan öğrencilerin ortalama puanları ile kurgusal türdeki
kitapları okumayıp, çizgi roman ve diğer türdeki kitapları okuyan öğrencilerin ortalama puanları
arasındaki fark, 20 puandır.
Öğrenme
Stratejileri ve Okuma Becerileri Başarısı
PISA’ya katılan ülkeler, genel olarak bütün
öğrencilerin ya da belli bazı grupların öğrenme stratejilerini ne derece
kullandıklarına göre çok farklılık göstermektedir. OECD ülkeleri genelinde, kız
öğrenciler, okuma, hatırlama ve metinleri özetleme ile ilgili etkin stratejiler
konusunda erkek öğrencilerden daha bilgilidirler. Kız öğrenciler, ezberleme ve kontrol
stratejilerini daha çok kullanırken, erkek öğrenciler keşfetme stratejilerini
kız öğrencilerden daha çok kullanmaktadır.
Sosyo-ekonomik altyapı bakımından daha avantajlı olan
öğrenciler, sosyo-ekonomik altyapı bakımından daha dezavantajlı olan
öğrencilere göre, öğrenme stratejileri hakkında daha bilgili olduklarını ve bu
stratejileri daha çok kullandıklarını belirtmişlerdir. Fakat, ezberleme stratejileri
farklı sosyo-ekonomik altyapıdan gelen tüm öğrenciler tarafından aynı derecede
kullanılmıştır.
PISA 2009 uygulaması, “Metni okuduktan sonra metnin
içeriğini diğer insanlarla tartışırım”, “Metnin önemli kısımlarının
altını çizerim”, “Metni kendi kelimelerimle özetlerim” gibi
yöntemlerin anlam ve bilgiyi hatırlamak için etkin stratejiler olduğunun ve “Metnin
anlaşılması kolay kısımlarına yoğunlaşırım”, “Metnin genelini hızlı bir
şekilde iki kez okurum”, “Metni sesli bir şekilde başkasına okurum”
gibi stratejilerin çok etkin olmadığının ne derece farkında olduklarını
değerlendirir. Öğrenciler bu sorulara verdikleri yanıtlara göre alt çeyrek,
ikinci çeyrek, üçüncü çeyrek ve üst çeyrek olmak üzere dört grupta
toplanmıştır. OECD ülkelerinde, anlama ve bilgiyi hatırlama stratejileri
indeksindeki bir birimlik artış, PISA okuma becerileri ölçeğinde 35 puanlık bir
fark yaratmaktadır ve bu fark, 25 kadar ülkede 35 puan ve üzerindedir.
Özellikle Belçika ve İsviçre’de bu ilişki oldukça güçlüdür.
Türkiye’de bu indeksteki bir birimlik artış, okuma
becerileri ölçeğinde 26,2 puana karşılık gelmektedir. Öğrencilerin anlama ve
bilgiyi hatırlama stratejilerinin ne derece farkında oldukları ile okuma
becerilerindeki başarıları arasındaki ilişkinin en güçlü olduğu ülkeler, genellikle
okuma becerilerinde iyi başarı gösteren ülkelerdir. Her bir ülkede, bu
stratejilerin farkında olan öğrenciler, bu stratejilerin farkında olmayan
öğrencilere göre PISA okuma becerilerinde daha iyi başarı gösterme
eğilimindedir. Yunanistan, Türkiye, Kanada ve diğer katılımcı ülkelerden
Azerbaycan, Tunus, Makao-Çin, Ürdün, Endonezya, Tayland ve Şanghay-Çin hariç,
diğer bütün ülkelerde anlama ve bilgiyi hatırlama için gerekli stratejilerin en
çok farkında olan öğrenciler, bu stratejilerin en az farkında olan
öğrencilerden 70 veya daha fazlaya da bir yeterlik düzeyi kadar fazla puan
almışlardır. Türkiye için bu öğrenciler arasındaki fark, 65 puandır. Anlama ve
bilgiyi hatırlama stratejilerini kullanma farkındalığına göre üst ve alt
çeyrekte bulunan öğrenciler arasındaki puan farkı 90’dır.
PISA 2009 uygulaması,“ Metinde yer alan en önemli
bölümlerin benim özetimde yer alıp almadıklarını dikkatlice kontrol ederim”,
“Metnin genelini okurum, en önemli cümlelerin altını çizerim. Bu cümleleri,
kendi cümlelerimi kullanarak özet olarak yazarım” gibi yöntemlerin
özetlemek için en etkin stratejiler olduğunun, “Bir özet yazarım. Her bir paragrafın
bu özette yer alıp almadığını kontrol ederim. Çünkü her paragrafın içeriği bu
özette yer almalıdır” ve “Özeti yazmadan önce, metni mümkün oldukça çok
defa okurum” gibi yöntemlerin daha az etkin stratejiler olduğunun ve “Mümkün
olduğunca çok cümleyi doğru olarak kopyalamaya çalışırım” gibi bir yöntemin
çok etkin olmadığının ne derece farkında olduklarını değerlendirir. Elde edilen
sonuçlara göre, üst düzey başarı gösteren ülkelerin aynı zamanda öğrencilerin
nasıl özet çıkarılacağını iyi bilen öğrencilerden oluştuğu görülmektedir.
Etkili özetleme stratejilerinin farkında olma ve okuma
becerileri başarısı arasındaki pozitif ilişki, bütün OECD ülkeleri arasında
görülmektedir. OECD ülkelerinde, özetleme indeksindeki bir birimlik artış,
okuma becerileri ölçeğinde 42 puanlık bir artışa ve 48 kadar ülkede 35 puan ve üzerinde
bir artışa karşılık gelmektedir.
Türkiye’de özetleme indeksindeki bir birimlik artış, okuma
becerileri ölçeğinde 31,7 puana karşılık gelmektedir. Ülke bazında, bilgiyi
özetleme stratejilerinin farkında olan öğrenciler, bu stratejilerin farkında
olmayan öğrencilerden daha iyi başarı gösterme eğilimindedirler.
Kontrol stratejilerini kullanan öğrenciler, tutarlı bir
şekilde PISA okuma becerileri değerlendirmesinde yüksek başarı göstermektedir.
Bu ilişki, OECD ülkelerinden Fransa, Avusturya, Portekiz, Yeni Zelanda ve diğer
katılımcı ülkelerden Tayvan-Çin’de çok belirgin bir şekilde görülmektedir ve
öğrenme stratejilerini en fazla kullanan öğrenciler, bu stratejileri az
kullanan öğrencilerden ortalama 90 puan daha iyidir. OECD ortalamalarında en
üst ve en alt çeyrek arasındaki fark 68 puandır.
Türkiye’de
en üst ve en alt çeyrekte yer alan öğrencilerin farkları ortalama 50 puandır. Metni
yüksek sesle birçok kez okuma ve ana hatlarını öğrenme gibi ezberleme stratejileri
birçok görev için önemlidir, fakat bu, genellikle bilginin birebir sözcük
tekrarına yol açmaktadır. Ezberleme stratejilerine güvenen öğrenciler, bilgiyi
çok az bir işlemden geçirerek, olduğu gibi depolama eğilimi göstermektedirler.
Öğrenciden bilgiyi depolaması ve orijinalindeki gibi
hatırlaması istendiğinde ezberleme stratejileri faydalıdır. Ezberleme stratejileri
derinlemesine anlama gerektirmediğinden, kelimenin ardında yatan anlamı ve mesajı
anlayabilmeleri için gerekli becerileri geliştirmelerine yardımcı olmamaktadır.
Ancak, derinlemesine anlama için gereken bu beceriler, öğrencilerin farklı
metinlerden elde edilen bilgiler ile yeni bilgiyi birleştirmesine yardımcı
olmasını sağlamaktadır.
Kontrol stratejileri, etkili öz düzenleme öğrenimi için
önemlidir çünkü bu stratejiler öğrencilere öğrendiklerini belli bir göreve
uyarlaması için yardım etmektedir. Okulların, öğrencilere kendi öğrenme
süreçlerini düzenlemelerine ve öğrenmelerini kontrol etmelerine izin vermeye
odaklanmaları gerekmektedir. Bu, öğrencilerin sadece okuldaki öğrenmelerine destek
olmakla kalmayacak, aynı zamanda onların daha sonraki yaşamlarındaki
öğrenmelerini düzenlemelerini sağlayacak yöntemleri kazanmalarına yardımcı
olacaktır.
Okurun
başka bir metinden öğrendikleriyle okuduğu metin arasındaki ilişkiyi fark etmesi ve bildiklerini başka durumlara
uyarlaması gibi keşfetme stratejileri, derinlemesine anlamanın amaçlarına ulaşmak için
kullanılabilir. Keşfetme stratejileri, öğrencilerin okulda edindikleri bilgileri okul dışında ne derece
kullanabildiğini göstermektedir. Okulların ve eğitim sistemlerinin, öğrencilerin etkili
keşfetme stratejilerini kullanabildiklerini, yaşam boyu öğrenme için yeteneklerini güçlendirerek onları
değişen dünyanın zorluklarına karşı hazırladıklarını
garanti etmeleri gerekmektedir.
Keşfetme stratejilerini sıklıkla kullanıyor olmak,
okuma becerileri performansını etkilemektedir. Keşfetme stratejilerini çok
kullanan öğrencilerle az kullanan öğrenciler arasındaki fark OECD ülkeleri
genelinde ortalama 14 puandır. Fakat bu puan farkları, ülkeden ülkeye farklılıklar
göstermektedir. Kore, Japonya, Portekiz, Norveç ve OECD üyesi olmayan diğer
katılımcı ülkelerden Tayvan-Çin, Ürdün ve Makao-Çin’de, en üst çeyrekte yer
alan öğrenciler, en alt çeyrekte yer alan öğrencilerden 35 puan ya da yarım
yeterlik düzeyi daha yukarıda yer almaktadır.
Özet olarak, PISA 2009 verilerine göre, öğrencilerin
okuma becerileri performansını en çok etkileyen öğrenme stratejileri; bilgiyi
anlama ve ezberleme stratejileri, özetleme stratejileri ve kontrol
stratejileridir. Keşfetme stratejilerini ve özellikle hatırlama stratejilerini kullanma
bazı ülkelerde gelişmiş okuma becerileri ile birlikte görülürken, diğer
ülkelerde bu ilişki görülmemektedir.
PISA 2009 uygulamasında, öğrencilerin okumaya yönelik
tutumları ile okuma becerileri başarısı arasındaki ilişki, öğrencilerin zevk
için okudukları materyallerin çeşitliliği ile anlama, bilgiyi hatırlama
ve özetleme stratejilerinin ne derece farkında olduklarına göre incelenmiştir.
Buna göre, altı gruptan oluşan bir PISA Okur Profili oluşturulmuştur.
1. Grup – Derinlemesine ve Çok
Çeşitli Materyal Okuyanlar: Bu gruba dahil olan okurlar, anlama, hatırlama,
özetleme ile ilgili etkin stratejilerin farkındadır ve her türlü materyalleri
düzenli olarak okur. OECD genelinde öğrencilerin %19’u bu gruba girmektedir.
2. Grup - Derinlemesine ve Az
Çeşitli Materyal Okuyanlar: Bu gruba dahil olan okurlar, anlama, hatırlama,
özetleme ile ilgili etkin stratejilerin farkındadır ve gazete, dergi gibi materyalleri
düzenli okur. OECD genelinde öğrencilerin %25’i bu gruba girmektedir.
3. Grup - Derinlemesine ve
Oldukça Az Çeşitli Materyal Okuyanlar: Bu gruba dahil olan okurlar, anlama,
hatırlama, özetleme ile ilgili etkin stratejilerin farkındadır fakat oldukça az
çeşitli materyal okur. OECD genelinde öğrencilerin %29’u bu gruba girmektedir.
4. Grup - Yüzeysel ve Çok Çeşitli
Materyal Okuyanlar: Bu gruba dahil olan okurlar, anlama, hatırlama, özetleme
ile ilgili etkin stratejilerin farkında değildir fakat her türlü materyalleri düzenli olarak okur. OECD
genelinde öğrencilerin %10’u bu gruba girmektedir.
5. Grup - Yüzeysel ve Az Çeşitli Materyal Okuyanlar: Bu
gruba dahil olan okurlar, anlama, hatırlama, özetleme ile ilgili etkin
stratejileri farkında değildir fakat dergi, gazete gibi materyalleri düzenli olarak okur.
OECD genelinde öğrencilerin %5’i bu gruba
girmektedir.
6. Grup - Yüzeysel ve Oldukça Az Çeşitli Materyal
Okuyanlar: Bu gruba dahil olan okurlar, anlama, hatırlama, özetleme ile ilgili
etkin stratejilerin farkında değildir ve oldukça
az çeşitli materyal okur. OECD genelinde öğrencilerin %13’ü bu gruba
girmektedir.
1. gruba
giren öğrenciler, okuma becerileri değerlendirmesinden ortalama 546 puan almışlardır. Bu gruba giren öğrenciler, öğrenme
stratejilerinin farkındadır ve kurgusal olmayan kitaplar gibi her türlü
materyali düzenli okur. Öğrenme stratejilerinin farkında olan fakat zevk için düzenli okumayan
(3. grup) ya da gazete ve dergileri düzenli okuyan (2. grup) öğrenciler sırasıyla,
genellikle 505 ve 506 puan almaktadır. Öğrenme stratejilerinin farkında olmayan fakat çeşitli
materyalleri düzenli okuyan 4. gruptaki öğrenciler
okuma becerileri değerlendirmesinden ortalama 460 puan almaktadır. Öğrenme
stratejilerinin farkında olmayan fakat gazete
ve dergileri düzenli okuyan 5. gruptaki öğrenciler değerlendirmeden ortalama 438 puana almaktadır.
Öğrenme stratejilerinin farkında olmayan ve zevk
için az okuyan 6. gruptaki öğrenciler en az yeterliğe sahip okurlardır. Bu
gruptaki öğrenciler, OECD genelinde PISA okuma
becerileri değerlendirmesinden ortalama 425 puan almışlardır.
Her bir
gruba giren öğrencilerin oranları ülkelere göre çeşitlilik göstermektedir. Kazakistan, Rusya, Arnavutluk, Singapur,
Şanghay-Çin ülkelerdeki 15 yaş grubu öğrencilerin %30’dan fazlası 1. gruba girmektedir. OECD
ülkelerinden, Slovenya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti,
Slovakya, Polonya, Hollanda ve diğer katılımcı ülkelerden Ürdün’de,
öğrencilerin %15’ten daha azı düzenli okuyan ve
anlama, hatırlama ve özetleme ile ilgili etkin stratejilerin farkında olan okurlardır. 13
ülkedeki öğrencilerin %10’undan daha azı 6. gruba dahil olurken, 18 ülkedeki öğrencilerin %15’den
daha fazlası 6. gruba girmektedir. Arnavutluk,
Şanghay-Çin ve Singapur gibi ülkelerde büyük bir çoğunluk, 1. gruba, düşük bir
kesim ise 6. gruba girmektedir. Bu ülkelerde
öğrencilerin büyük bir çoğunluğu çeşitli materyalleri
sıklıkla ve eleştirel bir gözle okumakta, öğrencilerin az bir bölümü ise zevk
için çok az okumakta ve etkili öğrenme
stratejilerinin farkında değildir. Tam tersi, Ürdün’de %20’den daha fazla
öğrenci 6. gruba, %15’ten daha az öğrenci 1. gruba girmektedir. Ürdün’de öğrencilerin büyük bir çoğunluğu zevk
için okumamaktadır ve etkili öğrenme stratejilerinin
farkında değildir, ancak öğrencilerin az bir bölümü, çeşitli materyalleri
sıklıkla ve eleştirel bir gözle okumaktadır.
Öğrenmeye
karşı pozitif tutuma sahip ve zevk için çok farklı materyal okuyan erkek ve kız öğrenciler arasındaki fark OECD
genelindeki ülkelerde yaklaşık %15 puandır. Derinlemesine ve çeşitli materyalleri okuyan
erkek ve kız öğrenciler arasındaki puan farkı, Fransa, Kore ve Karadağ, Kolombiya, Ürdün,
Katar, Kırgızistan ve Azerbaycan gibi üye ülkelerde %10’dan daha azdır . Fakat bu oran,
Finlandiya, Litvanya ve Arnavutluk gibi diğer katılımcı ülkelerde %20’den daha fazladır. PISA’ya
katılan ülkeler içerisinde derinlemesine ve
çeşitli materyal okuyan öğrencilerin yer aldığı 1. grupta çok fazla erkek
öğrenci bulunmamaktadır. Fakat, yüzeysel ve az çeşitli
materyal okuyan öğrencilerin bulunduğu 5. grupta çok fazla erkek öğrenci bulunmaktır.
Aynı şekilde, çok az okuyan ve etkili öğrenme stratejilerinin farkında olmayan öğrencilerin
bulunduğu 6. grupta da erkek öğrenci sayısı çoktur.
PISA
sonuçlarına göre, 14 OECD ülkesi ve diğer 5 katılımcı ülke içerisinde, derinlemesine ve çok çeşitli materyal okuyan
öğrenciler dikkate alındığında sosyo-ekonomik açıdan avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler
arasındaki fark %15’ten daha fazladır. Kolombiya, Arjantin, Tunus ve Ürdün’de 1. gruba giren,
sosyo-ekonomik açıdan avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasında bir fark gözlemlenmemiştir.
Kore, Singapur ve Lihtenştayan’da sosyoekonomik açıdan avantajlı öğrenciler,
derinlemesine ve çok çeşitli materyal okuyan öğrencilerin yer aldığı grupta çok fazla temsil
edilmektedirler.
Tüm
ülkelerde 1. gruba giren, sosyo-ekonomik açıdan avantajlı ve dezavantajlı
öğrencilerin oranları arasındaki fark %20’den
daha fazladır. Sosyo-ekonomik gruplar arasındaki farkları incelerken benzer bir
tabloyla karşılaşmaktayız; OECD genelinde, 6.
gruba giren öğrencilerden sosyo-ekonomik açıdan
avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasındaki fark ortalama %17’dir. Fransa,
Danimarka, Macaristan, Almanya, İspanya,
İsviçre, Belçika, Kore ülkeleriyle Singapur, Şanghay-Çin, Peru, Litvanya, Tayvan-Çin,
Bulgaristan ve Lihtenştayn katılımcı ülkelerinde, sosyo-ekonomik açıdan avantajlı öğrencilerden
6. gruba giren öğrencilerin temsil ettiği oran %20 ya da daha fazladır.
PISA raporunda yer alan öğrenmeyi öğrenmeye okumaya
duyulan ilgi ve öğrenme stratejileri raporunda inceleme her ne kadar grafiklere
dayansa da bu grafiklerden sıyrılarak elde ettiğimiz bilgileri özetleyerek
burada yer verdik. Okuma, okuduğunu anlama, anlamak için özet çıkarma gibi daha
birçok konu bütünüyle ele alınmıştır. Yine PISA raporunda yer alan konular
arasında dikkat çeken diğer bir husus da okuma alışkanlığının kız ve erkek
ayrımına göre yapılmış olmasıdır. Gelişmiş ülkeler ile ülkemizin
karşılaştırıldığı bu raporda okuma alışkanlığı ve okunan kitapların türleri
konusunda ülkeler arasında mukayesseler yapılmıştır.
Sonuç olarak PISA 2009 verilerine göre, öğrencilerin
okuma becerileri performansını en çok etkileyen öğrenme stratejileri; bilgiyi
anlama ve ezberleme stratejileri, özetleme stratejileri ve kontrol
stratejileridir. Keşfetme stratejilerini ve özellikle hatırlama stratejilerini
kullanma bazı ülkelerde gelişmiş okuma becerileri ile birlikte görülürken,
diğer ülkelerde bu ilişki görülmemektedir.
Okuma oranının ülkemizde düşük olması, ülkemizi diğer
gelişmiş ülkeler sıralamasında en alt sıralara atmıştır. Okuma oranındaki bu
düşüklük beraberinde bir çok sıkıntıyı getirmiştir. Oranın bu denli düşük
olması beraberinde okuduğunu anlama oranını da düşürmektedir. Bu da eğitim de
sıkıntıya yol açmaktadır. Çünkü eğer öğrenci okuduğunu anlamıyorsa; teaorik
açıdan öğrenmesi gerekenleri algılamakta sıkıntı çekecektir. Başarısızlık
sürekli hale gelecektir.
Bir ülkenin gelişebilmesi için fen ve teknolojide de
gelişmesi gerekir. Günümüz yüzyılı artık teknoloji yüzyılıdır. Bu yüzyılda
gelişme göstermenin bir yolu ise bilimden geçer. Bilim, araştırma ve arge
çalışması demektir. Bu ancak gelişen bir nesil ile gerçekleştirilebilir.
Araştıran, okuyan ve okuduğunu anlayan bir nesil. Böyle bir nesil yetiştirmenin
ilk aşaması okuma ve okuduğunu anlamak ile başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder