Translate

28 Mart 2013 Perşembe

PRAG YAPISALCILARININ GENEL ÖZELLİKLERİ


PRAG YAPISALCILARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
1.Çek yapısalcıları edebi metinlerde ifade düzeyine yönelmişler, kendine
   Dönüşlü lük ilkesini benimsemişlerdir. Bu açıdan Rus biçimcileriyle benzer görüşteler.
2.Çek yapısalcıları bazı açılardan Kant’ın estetik ile ilgili görüşlerini kabul etmişlerdir.
3.Edebiyatı tecrübenin ifade düzeyine bir yönelimi olarak kabul etmişlerdir.
4.Edebi metnin tek anlamlılık (monesemi) ile tanımlanmasına karşı çıkmışlardır.
5.Sanatta seyirci, okuyucu ve dinleyici bakış açılarını önemsemişlerdir.
6.Sanatta ve edebiyatta tarihsel bilincin belirli ölçüde aktarılabileceği fikrini benimsemişlerdir.
7.Bireysel sanat eserlerini toplumun norm ve değer sistemlerinin aktarılmasında etkili olacağı fikrini ileri sürmüşlerdir.

1929, 1. Uluslararası Slavistik Kongresi düzenlendi. Söz konusu kongrede 'Theses' adında yeni bir tez yayımladı. Söz konusu eserde edebiyata ve dile bakışta o güne kadar görüşleri değiştirecek 3 tez öne sürdüler.
1.Dilin yapısal ve işlevsel problemleri üzerinde durdular.
2.Ferdinand De Sassure’ün senkronik ve sistematik yaklaşımını tarihsel bir perspektifte yerleştirdiler.
3. Tezde ise iletişim dilini şiirsel dilden ayırmaya yönelik ilk girişimleri başlattılar.
Yapısalcıların beyannamesine göre günlük dildeki her bir kelimenin bildirişim içerikli bir anlamı vardır. Dilimizdeki her kelime zihnimizdeki imajı, hayali, kavramı ifade eder. Günlük dildeki her kelime zihnimizde bildirişimli anlamı vardır, mesaj içerir. Bu mesaj şairane dilde(poetik)açık seçik ve net değildir. Belli belirsiz, müphemdir. Bu bakımdan günlük dildeki kelimler şiirsel bir metin oluşturduğunda söz konusu kelimeler bildirimle ilgili işlevlerini terk eder, özerk bir değer elde edilir.
Günlük dilde mesaj niteliği taşıyan bu işaretler kavram şekilde adlandırılır. Bu işaretler edebi dil haline geldiğinde kesin anlamını kaybeder, anlam belirsizleşir ilk iletişimsel içeriği kaybeder. Ona bağlı olarak yeni bir içeriğe kavuşur. Bu içeriği sınırları tam olarak belli değildir. Örneğin, Selvi kelimesini işaret olarak görürsek işaretlenene değil, işaretleyene barkız. Selvi deyince aklımıza nesne değil sözcüğün kendisi gelir. Edebi eserde neyin söylediğine değil, nasıl söylendiğine bakarız.
Jacokbson;
·         Şiirselliği yazar biyografisinden ayırmaya yönelik en önemli girişimleri başlatmıştır,
·         1934 Coye Poezie (Bir Şiir Nedir) başlıklı bir makale yayımlar,
·         Şiirselliği yazar ruhunun bir belgesi veya genel gerçeğe dayalı bir metin olarak gören bütün girişimleri ret etmiştir,
·         Şiiriyet bir nesnenin adlandırılmasını ya da duygu patlamasının ortaya çıktığı anda değil, kelimenin kelime olarak hissettirildiği anda gerçekleşen bir durumdur.
Şiirsellik, şiir söyleme kelimelerin kendilerinin, düzenlerinin, anlamlarının ağırlığının ortaya konmasıyla, dış biçimlerini oluşturulmasıyla gerçekleşir. Bu esnada kelimelerin kendilerinin, düzenlerinin, anlamlarının ağırlığının ortaya konmasıyla dış biçimlerinin oluşturulmasıyla gerçekleşir. Bu esnada kelimelerin kendilerinin, düzenlerinin anlamlarının ağırlığının ortaya konmasıyla dış biçimlerinin oluşturulmasıyla gerçekleşir. Bu esnada kelimelerin gerçeğe yaptığı farklı göndermeler dikkate alınmaz. Şiir kelimelerin gerçeğe yaptığı farklı gönder dikkate alınmaz. Şiir kelimelerin göstergesel bağlamında değil bizzat kendi bağlamlarında gerçekleşir.
·         1960 Dil Bilim ve Şiirsellik(Linguistic and Poetik) adlı makale yayımladı.
·         Dilin alt işlevi üzerinde durdu.
Jocabson’a göre dilin işlevleri şunlardır:
1.      Duygusal İşlev(Emotive Function):Bu işlev mesajı gönderici ile bağlantısını sağlayan işlevdir.
2.      İfade İşlevi(Conative Function):Dilin alıcı ile dinleyici ilişkisine dayanan işlevdir.
3.      Üst Dil İşlevi(Metalinguel Function):Bu dilin koda doğru yönelen işlevidir. Kod merkezli bir durumdur. Üst dil fonksiyonu, bir dil işaretinin yine o dil vasıtasıyla açıklanmasıdır. Dilde bir kelimenin başka bir kelimeyle açıklanmasının bir imkânı vardır. Eğer, göndericinin kullandığı kelime alıcı tarafından anlaşılmıyorsa; bu kodun çözümlenmesi için gönderici iki tarafın dil bilgisinin kesişiminde bulunan terimlerden de faydalanıyor. Bu dilin dil vasıtasıyla açıklanmasıdır. Metinlerde yani tarzıyla başlayan bütün açıklamalarda üst dil devreye girer.
4.      Platik Function(Algılama Fonksiyonu):Kanal merkezli bir fonksiyondur. Mesajın algılanmasını alıcı ile verici arasındaki temasın kurulması için unsurları içine alır. Metinde sayfa düzeni, noktalama, şekil, düzenleme, şemalar, sınıflama çizelgeleri, renk gibi algılamayı kolaylaştıran her şey bu fonksiyondadır.
5.      Estetik Fonksiyon: Bu fonksiyon mesaj merkezlidir. Bu mesaj dilin çeşitli imkânları kullanılarak iletilebilir. Bunlar arasında birisi estetik amaçlı olarak seçilir. Mesaj verilmiş olur. Mesajı verenin estetik tercihleri belirlenir. Bu fonksiyona üslup fonksiyonu denir. Bu fonksiyon dil geçişliliğini kaybeder dikkati kendi üstüne çeker ifadenin çok anlamlılığı ritmi, müzik kalitesi dikkatimizi eserden uzaklaştırarak bizzat ifadenin kendisine yöneliktir. Örneğin; Baran-ı Elmas, sözü çok sayıda metafor anlamı yapmaz. Sadece istiarede değildir. Okuyucuyu etkilemek amacıyla yeni bir fonksiyon yüklenmiş ifadedir.
6.      Referantional Fonksiyon(Göndergesel fonksiyon):Dilin bildirimsel bağlamını belirleyen fonksiyondur. Bildirimsel dilde kullanılır.


EDEBİYAT BİLGİ VE TEORİLERİ–1
(Eco’nun Şiir Anlayışı)
Şairane mesaj doğrudan kendi kendine gönderme yapar. Yazar, okura sosyal çevreye gönderme yapmaz. Şiir yazarın biyografisini vermez. Eco’ya göre bu böyledir. Mesela Yunus Emre bun çok güzel bir örnektir.
Eco, James Joyce ‘Ulysess’ adlı kitabını da incelemiştir. Eserin geleneksel romanın anlatım tiplerini incelediğini söyler. Eser, kavramsal tahminlerden ziyade çok anlamlılıktır. Eserlerin köklü belirsizliğe dayandığını söyler. Ona göre çok anlamlılık 2 türlüdür. Bunlar:
1-      Okuyucu muhayyilesinin özgürlüğü
2-      Çok anlamlılık

Eco, Hijlevsel’in donatasyon ve konatasyon ayrımını kullanarak açıklık terimini
yeniden tanımlamıştır. Edebi metnin denotafi (anlamı) günlük hayattaki kelimelerden elde edilen yeni manalarla bir bilimsel sistem oluşturup kotasyon akımlara çevrildiğini söyler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder