Translate

29 Temmuz 2013 Pazartesi

BİR NİSAN YAĞMURU BÖLÜM-2

(...)Bu dörtlüğü okurken Sultan, gözyaşlarını tutamadı ve ağladı. Bir an için kendini Kerem’in kollarına atmak onu doyasıcasına öpüp, koklamak istedi ama bu imkânsızdı.
Çünkü Sultan, ailesinin zoruyla istemediği bir adamla nişanlanmıştı. Sultan’da Kerem’i seviyordu. Ama böyle bir durumda Kerem’e zarar gelir diye bunu belli etmek istemiyordu. Sultan’ın nişanlandığı adam kimdi peki?
Refik, yakışıklı, güç kullanmayı seven, zengin bir ailenin çocuğuydu. Bugüne dek hep baba parası yemiş. Ailesini sevmeyen anne, baba nedir bilmeyen bir insandı. Kötülüklere gebe kalmış dünyada, şeytanın yaveriydi.
Ailesi, güç ve paraya önem verdiği için Sultan’ı görünüşte centilmen olan bu adamla nişanladılar. Sultan’da ailesinin zoruyla bu adamla nişanlandı. Ama Kerem’i seviyordu. Ailesine bu durumdan söz etmekten de çekiniyordu.
Refik’in bir de kız kardeşi vardı. Adı Mehtaptı. Mehtap abisinin tam tersi özelliklere sahip bir insandı. İnsanları sever, insanlara değer verirdi. Ama abisini hiç sevmezdi. Abisi kötülük etmeyi sevdiği için abisine olan sevgisi saygıdan ibaretti. Abisinin düşüncelerini ve davranışlarını tasvip etmez onun bulunduğu ortamlarda bulunmamaya çalışırdı.
Sultan, içindeki bu huzursuzluğa son vermek istiyordu. Bir akşam ailesine sevdiği biri olduğunu söyledi. Ailesi, ilk başta bu kişinin Refik olduğunu düşünse de Kerem ismini duyunca bu düşünceleri alt üst oldu. Kerem kimdi? Sultan’ın babası Kerem’i araştırmıştı. Onu asaleti belli olmayan, ekmeğini yazdıklarıyla kazanan bir şair bozuntusu olarak görmüştü. Bu Sultan’a layık değildi ve Sultan, Refik ile evlenmeliydi.
Bir akşamüstü iş çıkışı Sultan, Refik’in kardeşi Mehtap ile karşılaştı. Sultan, Mehtap’ı severdi. Beraber bir şeyler yapmaya karar verdiler. Sonra iki arkadaş, güzel bir gece geçireceklerinden emin bir şekilde akşam buluşmak üzere ayrıldılar.
Mehtap, akşam için hazırlanmaya başladı. Bu hazırlığı fark eden Refik, hazırlığın sebebini sordu. Mehtap, cevap vermeden abisinin bulunduğu odadan çıkarak restorandın yolunu tuttu.
Sultan, buluşacakları yere erkenden gelmişti ve Mehtap’ı bekliyordu. Mehtap da gelince iki arkadaş arasında güzel bir sohbet başladı. Bu sohbette her şeyi konuştular. Sultan, bunu fırsat bilerek sevdiği erkekten, Kerem’den söz etti. Mehtap, ilk başta çok şaşırmıştı ama Sultan, her şeyi anlatınca; Sultan’ın başına gelen bu trajik olay için üzüldü. O da Sultan gibi iyi kalpli bir meleğin, abisi gibi kötü bir insanla nişânlandırılmasına akıl sır erdiremiyordu ve Sultan’a, bu konuda yardım edeceğine söz veriyordu. Akşam çabuk geçmişti. Sultan ile Mehtap, bu güzel akşamı birlikte geçirdikten sonra ayrıldılar.
Gece, geç saatte eve dönen Mehtap, kimseyi uyandırmamak için sessizce kapıyı açmaya çalıştı. Refik açılan kapı sesini duyunca hemen aşağıya indi ve Mehtap’ı gördü. Mehtap’ın kendisine cevap vermemesine içerleyen Refik, Mehtap’a bu saate kadar nerde olduğunu sorsa da tekrar cevap alamadı ve sinirlendi. Mehtap ise bunun farkındaydı. Abisini sevmese de dönüp Sultan ile birlikteydim cevabını verdi. Refik, Sultan ismini duyunca yumuşadı. Sonra kardeşini zorla da olsa salona götürdü. Buluşma sebebinin ne olduğu konusunda kardeşinin ağzından laf almaya çalıştı ve Mehtap’ta, eline geçen bu fırsatı değerlendirmek istedi. Çünkü Sultan’a yardım etmek istiyordu. Mehtap, Sultan’ın kendisine söylediği her şeyi intikam alma adına abisine söyledi. Refik, delirmişti. Kerem ismi beyninin her yerini işgal ediyordu. Ertesi gün Sultan, Refik ile nişanını attı. Refik, nişanın atıldığını duyunca çok sinirlendi ve bunun intikamını alacağını söyleyerek yaşananları seyretmekle yetindi.
Sultan, ailesini de karşısına alarak nişanı atarken bir an için; Kerem ile taksi de tanıştıkları o yağmurlu gün aklına geldi. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur ve ıslanmamak içim oradan oraya koşuşturan insanlar. Tam o sırada bir taksi bankaya giden yolun üzerinde duruyor. İçinde Kerem. Kerem’i fark eden Sultan taksiye doğru koşuşturmaya başladı. Kerem, Sultan’ın taksiye doğru geldiğini fark edince heyecanlandı o sırada kapı açıldı. Sultan, taksiye bindi. Selamlaştıktan sonra Kerem’e : ‘Yine beni mi bekliyordun.’ Diye sordu. Kerem, utangaç tavrıyla başını sallamakla yetindi. Kerem’in o utangaç hali gözünün önünden gitmemişti. Hatırladıkça gülümsüyordu.
Kerem, yazdığı dörtlüğün yanıtını bir türlü alamamıştı. Çok merak etmişti. Acaba Sultan’ın cevabı ne olmuştu. Bunu öğrenmek istiyordu. Bunun için Melih’in yanına gitti. Melih, Sultan ile aynı bankada çalışan, Kerem’in de en samimi dostuydu. Sultan’ı, Melih aracılığıyla takip etmişti. Melih, Sultan ile ilgili her şeyin haberini verirdi. Melih, mert, dürüst arkadaşı için canını feda etmekten çekinmeyen biriydi. Melih’in yardımıyla Sultan’ın cevabını öğrendi. Sultan, yaşanan her şeyi mektup ile Kerem’e iletti. Kerem, mektubu okuyunca bu meleğin kendisini sevdiğini öğrendi. Birbirlerini gördükleri o yağmurlu günden beri Sultan, Kerem’i düşünmüştü. Bunu da mektubunda yazmıştı. Kerem’i, Refik’ten de haberdar etmişti. Kerem, Refik’i tanıyordu. Refik Eminönü’nde nam salmış bir zengin züppesiydi. Kerem, Sultan ile bir an önce evlenmeliydi. Hem sevdiğine kavuşacaktı hem de ömr-i saadetinde özlemini çektiğini o güzel mutluluğu yakalayacaktı.
Kerem ile Sultan, sade bir törenle evlendiler. Sultan’ın ailesi bu düğüne katılmadı. Evlatlarını ret ettiler. Ama bir kişi vardı ki o hala Sultan’ı unutmamıştı. Sadık köpeği Mahmut’tan, Kerem hakkında bilgiler almıştı ve intikam gününü bekliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder